RUSYA-UKRAYNA savaşı, başladığı Şubat ayından bu yana iki ülkenin halklarının yaşadığı sıkıntıların yanında Avrupa ülkelerinin de ciddi krizler yaşamasına neden oldu.
Önce tahıl, ardından patlak veren enerji krizinin temel sorumlusu savaşı başlatan Rusya olarak görülse de çatışmaların, restleşmelerin ve karşılıklı uygulanan yaptırımların asıl kazananları maalesef Avrupa'nın çok uzağında...
SAVAŞIN GİZLİ TARAFLARI
NATO'DAKİ üstün gücünden hareketle taraflar arasındaki krizi derinleştiren, Avrupa ülkelerini de arkasına alarak Ukrayna'ya çağın gerisindeki savaş teknolojilerini sevk edip destek oluyor görüntüsü yaratan Amerika, aslında savaşın asıl tarafı.
ABD, dünyanın farklı bölgelerinde bazen muhalif gruplara bazen de teröristlere açık veya örtülü destek vererek ülkeleri karıştırma hedefini Ukrayna üzerinden savaş çığırtkanlığı yaparak sağlıyor.
Şimdi savaşın tarafı yaptığı Avrupalı devletler derin bir enerji kriziyle boğuşurken ABD tam bir kumarhane mantığıyla tek enerji tedarikçisi olmanın keyfini sürüyor. Başta enerji olmak üzere yaşanan krizlerin, ABD için uzun vadede bir fırsata dönüştüğü ve bu denklemde Avrupa'nın asıl düşmanının Rusya değil Amerika olduğu artık ayan beyan ortada olan bir gerçek. Sonuç malum... İki dünya devi tepişirken, masum Ukraynalılar eziliyor, Avrupa halkı ise şimdiden soğuk kış kabusu yaşıyor. Türkiye ise savaşın başından bu yana izlediği denge politikası sayesinde hem Ukrayna hem de Rusya ile ikili ilişkilerini koruyor. Taraflardan birine destek verip diğerini ötekileştirmek yerine iki ülkeye de sağduyu çağrısı yapıyor. Barış masası kurulması için çaba sarfediyor. Ülkemizin barışı ve uzlaşıyı önceleyen dış politika hamleleri başta tepkiyle karşılansa da zaman içinde teker teker meyvelerini de veriyor.
BİRÇOK ADIM ATILDI
ANKARA'NIN diplomatik girişimleri sayesinde tahıl koridoru ve esir takası gibi savaşın olumsuz etkilerini azaltan birçok adım atıldı. Türkiye'ye eleştiriyle yaklaşan hatta yaptırım listelerine koymakla tehdit edenler bile şimdi bu denge politikasının kazandırdıklarını takdirle karşılıyor. Ülkemiz bu süreci Rusya ve Ukrayna ile hem siyasi hem ticari bağlarını güçlendirerek yönetiyor.
Ancak taraflardan Amerika'nın desteklediğini seçenler daha uzunca bir süre yüksek enerji maliyetleri de dahil büyük bedeller ödemeye mahkum olacaklar.
BİDEN'IN SÖZLERİ SABOTAJ İDDİALARINI GÜÇLENDİRDİ
Geçtiğimiz günlerde Rusya'dan Avrupa'ya giden Kuzey Akım boru hattında tehlikeli bir gaz sızıntısı olduğu duyuruldu. Alman güvenlik kuruluşları, hattın kalıcı şekilde kullanılamaz hale geldiğinden endişelenirken iki taraf da sızıntının sabotaj olduğunu iddia etti.
BİRBİRLERİNİ SUÇLADILAR
AB Dış ilişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, "Bu sızıntılar tesadüf değil aksine kasıtlı bir eylemin sonucu" diyerek Rusya'yı suçlasa da durumun pek de böyle olmadığı görüşü daha hakim. Nitekim ülkesiyle ilgili iddiaları reddeden Rus Sözcü Maria Zaharova'nın, ABD Başkanı Joe Biden'ın Kuzey Akım'a yönelik sözlerini hatırlatması da bu yüzden.
Çünkü Biden, Şubat ayında, "Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi durumunda artık Kuzey Akım 2 olmayacak, sona erdireceğiz. Söz veriyorum, bunu yapabiliriz" ifadelerini kullanmıştı.