Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında ülkemizin yapı stoku ile ilgili çok net şekilde ortaya çıkan bazı temel gerçekler var. Depremin ilk gününden itibaren alanında uzman birçok kişinin de televizyon yayınlarında, gazetelerde, haber sitelerinde ısrarla vurguladıkları zemin etüdünden zemine uygun inşaat tekniğinin belirlenmesine kadar geçen sürede atılan imzalar, verilen yetkiler çok önemli. Aynı şekilde inşaat aşamasında da kullanılan her bir malzemenin kalitesi ya da kalitesizliği binanın dayanıklılığını, ömrünü artırıp eksiltebiliyor. Bunlar inşaat sektöründe faaliyet gösteren herkesin gayet farkında oldukları bilgiler. Zaten aksi mümkün değil. Mesela inşaat mühendisi, yapım aşamasına dahil olduğu bir binanın sağlam olup olmadığını bilmez mi? Ya da bir müteahhidin, kullandığı malzemenin o yapıyı bozabileceğini, sağlamlığına zarar verebileceğini bilmeme ihtimali var mı?
TEMEL YANLIŞLIKLAR
Şimdi, deprem bölgesinde bilirkişi olarak çalışma yapan bir inşaat mühendisinin aradan geçen kısa sürede yaptığı çok önemli bazı tespitlerden bahsetmek istiyorum. Depremin yaşandığı Hatay'da 500'e yakın binada inceleme yapan bir ekipte yer almış inşaat mühendisi Suat Torun... Yıkıma neden olan hatalar zincirinin kısa bir özetini yapmış. Temel yanlışları, 'zayıf kolon', 'nervürsüz (düz) demir kullanımı', 'taşıyıcı elemanlara zarar verilmesi', 'kesit yetersizliği', 'uygunsuz etriye aralıkları', 'yumuşak kat etkisi', 'zemin sıvılaşması' ve 'çerçeve süreksizliği' gibi başlıklar altında toplamış. Sahada en çok rastladığı sorunun ise beton kalitesizliği olduğunu söylüyor. Bunun dışında birçok binada kullanılan demir gibi donatıların istenen çap ve yapıda olmadıklarını buna benzer eksikliklerin de proje ve uygulama hatalarıyla, zemin etütlerinin iyi yapılmamasıyla veya zemin sıvılaşmasından kaynaklı problemler yüzünden bu acı tabloyu ortaya çıkardığını belirtmiş. Uzun uzun anlatmış ama anlattıklarından yapacağımız belli başlı çıkarımlar bunlar. Tek başlarına çok bir şey ifade etmiyor gibi görünen ama ikisi ya da birkaçı bir araya geldiğinde yıkıma yol açabilecek eksikler bunlar.
BİR SONRAKİ AŞAMA
Artık bunları konuşmanın bir öneminin olmadığını düşünebilirsiniz ama maalesef hepimizin yaşadığı binalar için hala bu temel sorunlar geçerli. Yani bizler de aynı ihmal silsilesinin altında kalabiliriz günün birinde. Bu kadar büyük bir yıkımla karşı karşıya kalmışken hala bunları sorguluyor, konuşuyor olmamız garip gerçekten.
Bir sonraki aşamaya geçmemiz gerekiyor artık. Türkiye'nin önünde bu yıkıcı depremlerin ardından uzun bir yol var. Afet bölgesinin mümkün olan en kısa sürede yeniden ayağa kalkması gerekiyor. Yitirilen canlar elbette geri gelmeyecek ama bu defa öncekilerden farklı olmalı her şey.
Önce siyasi iradenin ardından da inşaat sektörünün yeniden inşa sürecinde göstereceği performans, ülkenin geri kalanının da yenilenmesi için umut olacak.