Uzmanlar deprem öncesinde defalarca bugünlerde yaşayacağımız felaketlere dikkat çektiler. Hatta Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından önceki geceki gibi Hatay'da da bu şiddette bir deprem olabileceği konusunda çok kez uyarılar yapıldı. Şimdi ise Adana ve Kıbrıs ile ilgili benzer açıklamalar yapıyorlar.
Yani bu felaketlerin zamanları tam olarak belli olmasa da büyüklükleri ve oluşturabilecekleri tüm tehlikeler belli. Alanlarında uzman, liyakat sahibi bilim insanlarının yaptıkları uyarıları zamanında dikkate alsak deprem bu büyüklükte bir felakete dönüşmeyebilirdi. Yine afet yönetimi ile ilgili tüm kurum ve kuruluşların hazırlıklarını yaparken bilimin ışığında kararlar alıp planlamalar yapmaları böylesine büyük bir afetin bile yıkıcı etkilerini azaltabilirdi.
PEKİ BİZLER NE YAPTIK?
Peki biz ne yaptık bunca yıl boyunca derseniz, işte işin o kısmı çok vahim.
Yıllarca televizyon televizyon gezip tehlikelere dikkat çeken, olası yıkımı öngören uzmanları sadece dinleyip aklımıza estiği gibi davrandık. Ne dedi uzmanlar? Türkiye bir deprem ülkesi. Bu topraklarda deprem inkar edilemez bir gerçek. Yeri ve zamanı bilinmese de bu gerçeğe hazırlıklı olmalıyız.
Peki bizler ne yaptık sade vatandaş olarak, yaşadığımız kentte ne zaman ve ne büyüklükte deprem olabileceğini merak etmekten başka? Ne zaman olur demek yerine her an olabilir diye hayatlarımızda bir değişiklik yaptık mı mesela? İzmir, daha 2020'de yüzleşti depremin yıkıcı gerçeği ile. Peki o günden sonra kim ne yaptı deprem gerçeğinin bir daha hayatlarımızı altüst etmemesi için? Sadece kişiler nazarında değil bu soru, yerel yönetimler ve devletin tüm kurumları için geçerli.
NEDEN SORGULAMIYORUZ?
Bu coğrafyada yapılaşmanın, devasa kent merkezlerinin neden ısrarla ovalara yapıldığı, dağ etekleri, kayalık sağlam zeminler dururken, deniz ve nehir kenarlarına neden çok katlı binalar diktiğimizi hiç sorgulamayacak mıyız? Ulaşım gibi gündelik sıkıntılar, alışveriş merkezlerine yakın olma isteği, okul dershane gibi eğitim kurumlarına hangi mesafede olduğumuz mu belirleyecek bir depremde enkaz altında kalıp kalmayacağımızı? Birçok insan bu ve buna benzer nedenlerle şehir merkezlerine sıkışıp kalıyor biliyorum.
Biliyorum çünkü ben de onlardan biriyim.
Bazılarımız için yukarıda saydığım nedenler, bazılarımız için ise maddi durum engel oluyor daha güvenli zeminlere yapılmış binalarda yaşamamıza.
Oysa yapılaşma benim, senin, onun yaşam standartlarını yükseltmemize bağlı olmamalı. Şehir planları denize nazır bölgelerin merkeze alındığı şekilde yapılmamalı.
Bizim gibi deprem kuşağında olmasına rağmen insanların enkaz altında ölmedikleri Japonya örneğine bakabiliriz mesela.
Onlar yüksek katlı binalar yapmıyor mı?
Tabii ki yapıyorlar hem de alasını yapıyorlar.
Çünkü yaparken bulundukları zemine uygun yöntemler ve mimari tarzları uyguluyorlar.
Ve o devasa yükseklikteki binalar 9 şiddetindeki bir depremde bile yaprak gibi sallanmasına rağmen yıkılmıyor. O halde Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Bizde yanlış giden her ne varsa yeniden gözden geçirmek zorundayız. Ve bunu yaptıktan sonra da madem önümüzde Japonya gibi depreme dirençli binalar, şehirler yapabilen bir örnek var, bu örneği değerlendirmeliyiz kendi ülkemizde.