Kahramanmaraş depremlerinin ardından günlerdir yıkımın boyutunun neden bu kadar büyük olduğunu tartışıyoruz. Depremin şiddeti ve yüzeye olan yakınlığı etki alanının büyüklüğünü doğal olarak artırdı. Kayıpların bu kadar çok, yıkımın bu kadar büyük olmasında elbette öncelikli neden bu. Birileri her ne kadar hükümete bağlasa da özellikle ilk günlerde devlet müdahalesinde yaşanan sorunların ana kaynağı da aynı maalesef. Nüfuslarının toplamı 13.5 milyonu bulan 10 koca şehirden bahsediyoruz. Bu konuda uzmanlığı olanlar tabii ki organizasyon yeteneklerini rakamlarla ortaya koyup daha net karşılaştırma yapabilirler ama ben dünya üzerinde bu kadar organize bir doğal afet hazırlığı olan ülke olduğunu sanmıyorum.
ZAMAN ZOR GEÇİYOR
Çok zor günlerden geçiyoruz ülke olarak.
Bir yanda kaybettiğimiz binlerce canın acısı diğer yanda geride kalanların insani ihtiyaçlarının karşılanması için topyekün yürütülen seferberlik, bir diğer yanda ise afetzedelerin yıkılmış hayatlarının enkazını kaldırıp yeniden hayatlarını devam ettirebilecekleri evler inşa etme telaşı. Bütün bunlar aynı anda yapılmaya çalışılıyor. Ve bütün bunlar için devlet organizasyonuna ihtiyaç var.
Upuzun bir yol var kat edilmesi gereken.
Hayat, bizler gibi, orada kalanlar için de devam ediyor. Kalbi, vicdanı ve biraz empati duygusu olan herkes için zaman zor geçiyor bugünlerde. Kendimizi orada olup, o yıkımı yaşayanların yerine bir an olsun koymak bile yaşamı katlanılmaz yapıyor. Ama orada bile hayat tüm acılara rağmen devam ediyorsa burada da etmeli. Elbette her zamanki gibi değil ama orada yaşayanlara daha uzun süre yardım edebilmek için bile gündelik hayatlarımızı sürdürmek zorundayız.
Çünkü orada bir gün değil, uzunca bir süre her gün yardıma ihtiyaç olacak.
BİR İŞİN UCUNDAN TUTMAK
Ve bireysel çabalar elbette çok önemli.
Toplumun her ferdinin desteği çok ama çok kıymetli. Ama yine aynı noktaya dönmek zorundayım. Temel ihtiyaç yardımlarının hazırlanmasından dağıtımına, nakliyesinden düzenli ve sürdürülebilir şekilde dağıtımına kadar devlet organizasyonuna ihtiyaç olduğunu inkar edemeyiz.
Saf, iyi niyetle bir işin ucundan tutmak, enkaz altındaki canlarımızın kurtarıp enkazların kaldırılmasını sağlamak, yardımları ulaştırmak, dağıtmak, çadır, konteyner kentleri kurmak, fiziksel ihtiyaçların yanı sıra afetzedelerin ruhsal çöküşünü önlemek için orada olan onbinlerce insanımız var. Ülkenin her noktasından yollanan en küçük bir yardımın bile ziyan olmaması lazım. Ama onların doğru yer ve zamanda gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşabilmesi de yine en iyi şekilde devlet organizasyonu ile yapılabilir. Bazılarımız öfkeli olabilir, devlet kurumlarının bu süreçte işlevini yeterince yerine getirmediğini düşünüyor olabilir. Elbette bunlar tartışmaya açılır ve eksiklikler daha kapsamlı olarak değerlendirilir ama bu uzun toparlanma, yaraları sarıp hayatı yeniden inşa etme yolculuğunda bağcıyı dövmek yerine tüm eleştiri ve eleştirenlere inat birleşmemiz şart. Çünkü tüm bu olumsuz tabloyu ayrışarak, öfkeyi, tepkileri devlet ve kurumlarına boca ederek değil birlik olarak dönüştürebiliriz.