Türkiye günlerdir eşi benzeri görülmemiş bir afetle mücadele ediyor.
Kahramanmaraş merkezli iki depremin ağır bilançosu altında eziliyoruz hepimiz.
Daha önce yaşadığımız birçok afetten milletçe gereken dersi çıkarmamış olmak, yeterince hazırlık yapmamış olmak yaşadığımız bu büyük yıkımın psikolojik boyutunu da ağırlaştırıyor maalesef...
Bir yandan oradaki vatandaşlarımıza yardım edebilmek için çırpınırken, bir yandan da bu ağır tablodan hem kendimizi hem de geleceğimiz olan çocukları nasıl koruyabileceğimizi düşünüyoruz. Onların güvenli bir geleceğe ihtiyacı var. Başta ebeveynleri olarak bizlere ve devlete çok ağır sorumluluk düşüyor bu konuda. Bir daha çocuklarımız, gençlerimiz hiçbir insanımız enkaz altında kalmamalı.
Bunun için hem milletçe hem de devlet olarak çok şey yapmamız lazım.
Evet felaketin boyutu çok büyük, evet yıkım çok ağır ve evet çok can kaybettik. Çok acı ama bunların telafisi yok...
DEPREM GERÇEĞİNE UYGUN
Bundan sonrası için gerçekten harekete geçmeliyiz. Ama şimdi öncelikle enkazlardan kurtulan vatandaşlarımızın bu ağır kış koşullarında yiyecek, giyecek ve barınma gibi acil ihtiyaçlarını karşılamak ve yeniden kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak için sonra da bu coğrafyanın tamamının deprem gerçeğine göre yeniden inşa edilmesi için.
Deprem gerçeği diyorum çünkü, bu afet bize tekrar gösterdi ki yeni, konforlu ve son derece güvenli görünen konutlar bile bu gerçeğe uygun inşa edilmemiş. İnsanlar kendilerini en güvende hissettikleri evlerinin enkazının altında kaldılar.
Deprem yönetmeliğine uygun olduğu sanılan birçok bina yerle bir oldu. İşte bu gerçekle yüzleşmek ve geleceğimizi yeniden inşa ederken buna uygun hareket etmek zorundayız.
Şu an birçoğumuz sapasağlam duran, öyle görünen evlerimizin yeterince güvenli olup olmadığını sorguluyoruz.
Eminim bu ruh hali, ülkenin genelinde var. İşte tam da bu yüzden depremin şiddeti ne kadar büyük olursa olsun bundan sonra bu ülkede yapılacak hiçbir konut müteahhit, mimar, belediye, vatandaş ve dahili bulunan her kimse onun imza yetkisine ya da insafına bırakılmamalı.
Devlet bu işi tamamen ve hiçbir açık bırakmayacak şekilde kökten ele almalı. Başlıkta da söylediğim gibi 'yeniden ayağa kalkmak zorundayız'.
Ama defa diğerlerinden farklı olmalı her şey.
DÜNYADAKİ SEFERBERLİK HALİ
Son bir haftada devlet ve milletçe içinde bulunduğumuz seferberlik halinin dünyaya da yayıldığına şahit olduk. Dünya üzerinde Türk halkının bugüne kadar hayatlarına dokunduğu ne kadar millet varsa Türkiye'ye yardım eli uzatmak için birbirleriyle yarışıyorlar adeta.
Sadece yakın coğrafyamız değil, kilometrelerce uzağımızdaki milletler bile depremin ilk anından itibaren gönderdikleri arama kurtarma ekipleri ve yardımları ile ülkemize akıyor.
Bu tabloya biraz uzaktan baktığımızda Türk milletinin büyüklüğünü anlayabiliyorsunuz.
Türk halkının yardım eli uzattığı, muhtaç durumdayken kucak açtığı tüm milletler şimdi bizim için seferber. İşin bu boyutu gerçekten gurur verici.