Şehirlerin dışa açılan kapısıdır havalimanları ve otogarlar. Bir şehre girdiğinizde ilk izlenimi bu iki yerden alırsınız. Çünkü kentteki düzen ve intizam hakkında fikir sahibi olmanızı sağlar. Yıllar önce eğitim için Ankara'ya gittiğimde üniversite yıllarımın geçeceği şehir hakkında ilk izlenimi başkentin otogarında edinmiştim.
Nitekim bu iki noktaya ulaştığınız güzergah da etkilidir şehirle ilgili algıyı oluşturmada...
İzmir maalesef bu yönden çok şanssız bir şehir. İzmir'in köhnemiş otogarı bu capcanlı şehrin enerjisini yansıtmak bir yana dursun kente gelenleri geri kaçıracak derecede pis ve derme çatma. Keza havalimanından şehre geldiğiniz güzergah da öyle. Hiç Türkiye'nin üçüncü büyük kentine geldiğinizi hissetmiyorsunuz. Biliyorsunuz bu aylar üniversitelerin kayıt dönemi. Acaba büyük hayallerle tercih yaparak İzmir'e gelen gençler şehre ilk ayak bastıklarında ne düşünüyor, nasıl hayal kırıklığı yaşıyorlar.
GELENİ İSYAN ETTİRİYOR
Birkaç gün önce İzmir'e gelen bir kadın ziyaretçinin otogarda kayda aldığı bir videoya denk geldim. "Allah aşkına şu otogara bir çivi çakın bu nasıl bir pisliktir" diye isyan ediyordu.
Baştan sona izledim. Söylediklerinde o kadar haklıydı ki... Eksiği var fazlası yoktu.
Lafa gelince yenilenmekten, değişimden bahseden yerel yönetimlerimiz yıllardır çöplük ve pislik yuvası haline gelen İzmir Otogarı'na bir çivi bile çakmadılar hakikaten. Koca bir köyü andıran kentin içindeki dağ gibi sorunları saymakla bitirmek mümkün değil ama "Hakikaten şehre ilk adımın atıldığı otogarı elden geçirselerdi bari" demekten alamıyor insan kendini. Binanın içinde asansör ve yürüyen merdiven bulmak imkansız mesela. Ve oraya ulaşmak da öyle. Gelişmiş şehirlerde bütün otogar ve havalimanlarının raylı sistem bağlantısı vardır. Ama her gün binlerce kişinin geldiği İzmir Otogarı'ndan metro, tramvay ve İzban'a ulaşabilmek için birkaç aktarma yapmanız gerekiyor, her yanı ayrı rezalet yani.
DEVAMI MERAK EDİLİYOR
Temmuz ayında Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, otogarı işleten şirketin sözleşme süresinin dolduğunu ve yılbaşında firmanın tahliye etmesinin ardından o köhnemiş binanın yıkılacağını duyurdu ama devamı gelmedi. Yıkılıp aynı alana yenisi mi dikilecek yoksa kentin dışında başka bir yere mi taşınacak kimse ne olacağını bilmiyor.
Soyer aynı açıklamada binanın ana transfer merkezine dönüşeceğini söyledi detaylarını da bir hafta sonra açıklama sözü verdi ama sonrası yok. Çünkü biliyorsunuz bu aralar kendisi, partisi CHP'nin il yönetimini istediği yönde dizayn etmek için mesai harcıyor.
Şimdi de yerel seçimde yeniden aday olmak ve seçilmek için uğraşacak. Tabii bu seçim diğer seçimler gibi de kolay olmayacak Soyer açısından. Çünkü bugüne kadar tek rakibi AK Parti adayıydı. Muhalefetin oyları ise pek sevmeseler, çalışmalarından memnun olmasalar da CHP adayında toplanıyordu.
BU DEFA DURUM FARKLI
Ama bu defa durum öyle değil. Bu yerel seçimlerde hem AK Parti özellikle büyükşehirlerde sahaya çok daha güçlü adaylarla çıkmaya hazırlanıyor hem de muhalif oylar artık tek bir adayda toplanamayacak.
Muhalefet açısından yerel bir ittifak da söz konusu değil. Dolayısıyla her partiyi boyunun ölçüsünü alacağı bir seçim bekliyor İYİ Parti lideri Meral Akşener'in deyimiyle. Artık memnun olmadıkları adaylarda birleşme zorunluluğu olmadığına göre CHP'nin çıkaracağı adayların da iddialı olması şart. Yani Soyer'in de diğer belediye başkanlarının da güç savaşlarını bir kenara bırakıp çok daha somut projeler üreterek, vaat ederek vatandaşın karşısına çıkması gerekiyor. Mesela İzmir Otogarı'nı gerçekten İzmir'e yakışacak bir hale getirmekten başlayabilirler.