Aylardır Filistin halkına ölüm kusan İsrail yönetimi ile ilgili çok anlamlı bir karar çıktı dün. Bir süre önce Filistin'deki insanlık suçlarını gündemine alan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski bir asker olan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant için 'Savaş suçu' nedeniyle tutuklama kararı çıkardı. Mahkeme, Netanyahu'nun savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarda cezai sorumluluk taşıdığına inanmak için makul gerekçeler olduğuna vurgu yaptı.
UYGULAMAYI BİLMİYORUZ
Verilen bu tutuklama kararı uygulanır ve veya uygulanmaz şimdilik burasını bilmiyoruz. Bununla ilgili ülkelerin ortaya koyacağı tavır elbette kritik önemde. Ama İsrail'in dünyanın birçok ülkesi üzerinde ekonomik ve siyasi etkisi var. İşte İsrail, böyle kritik bir mahkumiyet kararına imza atılmışken elbette bu etkisini muhatapları üzerinde tehdit unsuru olarak kullanmaya çalışacaktır.
Buna hangi ölçüde izin verilir bilinmez ama İsrail'in önümüzdeki günlerde çok daha saldırgan bir tutum sergileyeceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Çünkü zaten uluslararası toplumun eylemleriyle başı dertte olan İsrail hükümeti, bu tarihi mahkumiyet kararlarının ardından iyice köşeye sıkışmış olacak. Dolayısıyla bu öfkeyle Filistin halkına yönelik zulmün de dozajını artırmak isteyecektir.
TARİHİ NİTELİKTE KARAR
Ancak unutulmaması gereken bir nokta var. O da bu kararın tarihi nitelikte olduğu... İsrail bugüne kadar hiç bu kadar net şekilde savaş suçlusu olmamıştı.
Netanyahu hükümeti kendi ülkesinin vatandaşlarının gözünde bile savaş suçu işliyordu. Ülke içindeki eylemlerde İsrailliler hükümetlerinin saldırganlığına, yaşattığı vahşete gayet net şekilde tepki gösteriyordu. Daha önce İsrailli komutanlar bile defalarca savaş suçu işlediklerine dair beyanatlar verdiler. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararı tek tek gerekçelendirdiği maddeler de bu savaş suçlarının tarihe geçmesinin resmi kanıtları niteliğinde olacak...
Mahkeme, Netanyahu ve Gallant için verilen yakalanma kararının gerekçelerini şu şekilde sıralandı:
- Bir savaş yöntemi olarak sivillerin aç bırakılması savaş suçu.
- Kasten büyük acıya neden olmak veya vücuda veya sağlığa ciddi zarar vermek.
- Savaş suçu olarak kasten öldürme veya cinayet.
- Savaş suçu sayılan sivil nüfusa yönelik saldırıların kasıtlı olarak yönlendirilmesi.
- İnsanlığa karşı suç olarak açlıktan kaynaklanan ölümler de dahil olmak üzere nüfusun yok edilmesi ve/veya cinayet.
- İnsanlığa karşı suç olarak zulüm.
TÜRKİYE'NİN PAYI BÜYÜK
Bu suçların tek tek kayıtlara geçirilmesinde Türkiye'nin, Başkan Erdoğan'ın ve Türk medyasının payını da hatırlatmak gerekiyor. Çünkü Erdoğan, hukuksuzca cinayet işleyen İsrail yönetimini uluslararası her platformda hedef aldı. Çünkü Türkiye, ölümle birlikte açlığa, susuzluğa, salgın hastalıklara mahkum edilen Filistinlilere yardım götürmek, kucak açmak için bütün yolları denedi. Çünkü Türk basını, bütün dünya Gazze'de yaşananları İsrail gözünden servis ederken hastanelere, ibadethanelere sığınan masum sivillerin acımasızca katledildiklerini yani gerçek insanlık suçlarını insanlığın görmesi için büyük çaba gösterdi.
