Günlerdir başta İzmir olmak üzere Ege ve Türkiye'nin her yerinden yangın haberleri geliyor. Ciğerlerimiz saçma sapan nedenlerle küle dönüyor. İnsanoğlunun cahilliği, aymazlığı cayır cayır yakıyor memleketin her gün bir başka yerini. Kimi zaman mangal ateşi, kimi zaman bir sigara izmariti, kimi zaman bilinçsizce anız yakılması... Hep bir neden var ama hepsi birbirinden saçma sapan nedenler.
YAZLARIN ACI GERÇEĞİ
Neredeyse son 5-6 yılımızın yaz aylarının acı bir gerçeği haline geldi orman yangınları. Her yaz yüreğimiz ağzımızda takip ediyoruz ajanslara düşecek yangın haberlerini. Karşıyaka Yamanlar Dağı, İzmirlinin nefes aldığı bizim de yaz kış çoluk çocuk ziyaret ettiğimiz bir yerdi. Özellikle pandemide ağacın yeşilin kıymetini bilen insanlar için çok özel bir kaçış noktası olmuştu. Biz de birçok hafta sonunda ailecek kahvaltılıklarımızı yanımıza alır İzmir'in eşsiz manzarası eşliğinde keyifli bir gün geçirirdik ağaçların yeşilliklerin arasında.
Artık Yamanlar üç beş saçma sapan insanın bilinçsizce küle çevirdiği İzmirlinin de acıyla bakacağı kapkara bir dağa dönüştü.
Eski haline ne kadar uzun süre sonra kavuşabileceği hepimizin malumu.
AĞAÇ KOLAY YETİŞMİYOR
Bir ağacın büyüyüp verimli hale gelmesi 20 yılı buluyor, o da her şey yolunda giderse tabii. Yüzlerce ağaç büyütmüş biri olarak söylüyorum bunu. Benim memleketim Bergama Kozak Yaylası'nda, köyüm Karaveliler'in öncülüğünde çok uzun yıllar ağaçlandırma seferberliği yürütüldü. Çoluk çocuk demeden dağı taşı fıstık çamlarıyla doldurduk yıllar içinde. Ve benim çocukluğumda diktiğim, can suyu verdiğim çam fıstığı fidanları daha yeni büyüyüp serpildiler, verimli birer ağaca dönüştüler. Verimli derken küresel ısınma, çevresel faktörler, vahşice doğamızı sömüren maden sahaları ve insanoğlunun türlü kötülüklerine direnebilenleri kastediyorum elbette... Tüm bu sürece tanıklık etmiş, destek vermiş biri olarak günlerdir takip ettiğimiz yangınlar benim daha çok içimi acıtıyor.
ARTIK ÇOK DAHA ZOR
Çünkü bir fidanın yetişip serpilmesi bir ağaca dönüşebilmesi benim çocukluğumda olduğundan çok daha zor artık.
Öyle dağ taşa fidan dikip bırakamazsınız.
Küresel ısınma ve çevresel faktörler o kadar ağır basıyor ki mesela en başta doğru dürüst yağış almıyor artık coğrafyamız.
Sadece bizim ülkemiz için de geçerli değil tüm dünya öyle. Zaten insan faktörü de izin vermiyor ki doğanın kendini yenilemesine.
Hafta sonu boyunca Karşıyaka'da oturduğumuz mahalleye Yamanlar Dağı'ndan kül yağdı. Bütün şehir duman kaplıydı. Ancak telefonda, televizyon karşısından çaresizce o görüntüleri izlerken bile insanı dehşete düşürecek detaylar fark ettim. Mesela bir sosyal medya platformunda yangın bölgesine hakim bir tepeden canlı yayın yapılıyordu. O esnada sağı solu sarmış, yangının evlerine ya da köylerine sıçramasından duydukları endişeyi gözlerinden, telaşlarından anlayabileceğimiz köylülerin bazılarının elinde sigara vardı!!! O şiddetli rüzgarda, o tepede sağ sol alev alev yanarken çaresizliklerini sigara içerek dindirmeye çalışıyordu bazı kendini bilmezler! İnanabiliyor musunuz?
'İşte bilinç seviyemiz naklen yayında' dedim eşime. Çünkü bizim ekran karşısında hissettiklerimizin kat be kat fazlasını hissetmesi gereken insanlardı çoğu. Bu cehaleti nasıl söküp alacağız diye umutsuzluğa kapılmamak elde değil.