Önceki gece tarz yaratan müzikleri ve büyüleyici şarkılarıyla, Çeşme Açık Hava Tiyatrosu'nun tarihine iz düşen Pink Martini konserindeydik.
Farklı ülkelerden sanatçıların yer aldığı çok kültürlü yapısı, grubun repertuvar coğrafyasına da aynen yansıyor. Türkçe, Çince, Japonca dahil, her dilden, her telden şarkılar seslendiriyorlar... Bir bakıyorsunuz, değişik müzik türlerini doğdukları kültürün yerel tadıyla sunuyorlar, bir bakıyorsunuz ezgileri adeta zamanda yolculuk yaparak evrensel bir çizgide buluşturuyorlar. Ama ne söylerse söylesinler, sahnede sesin, çalgının ve şovun enerjisiyle, izleyicilerin yüreğinde fırtınalar koparmayı başarıyorlar.
***
Latin müzikleriyle, içinizdeki dans tutkusunu öylesine kışkırtıyorlar ki yerinizde duramıyorsunuz. Ardından, ruhunuzu İspanyol romantizmiyle kuşatan duygusal bir şarkı patlatıyor grubun güzel solisti Storm Large...
Ekibin müzik yelpazesini zaten tüm dünya yakından tanıyor, ama Large'ın sesi, şarkıları ve figürleriyle baştan çıkaran, kıpır kıpır performansını canlı izlemek çok daha heyecan verici.
Pink Martini solistlerinin müthiş bir dil ve duyguları kavrama yeteneği var. Storm Large'ın Türkçe söylediği 'Üsküdara Giderken' ve 'Aşkım Bahardı' şarkılarını nasıl yaşayarak, mimikleriyle canlandırarak seslendirdiğini görmeliydiniz.
***
Konserde yok yok...
Müzikteki Latin ruhu, caz akortlarıyla bambaşka bir kimliğe bürünüyor örneğin. Sonra Chopin, Shubert, Bach ve Dvorak gibi klasik bestecilerin melodilerine Küba ritmini katarak olağanüstü bir etki yaratıyorlar.
An geliyor, Brodway müzikallerinde hissediyorsunuz kendinizi... Sürekli sürpriz, sürekli şaşırtıcı bir ezgi fırtınasıyla zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
Kurucu piyanist Thomas Lauderdale'in yanı sıra trompet, bateri, davul, keman, viyolonsel, kontrbas gibi enstrümanlarda farklı kültürlerde yetişmiş sanatçılar yer alıyor Pink Martini'de... Ve hepsi de mükemmel bir makine gibi uyum içinde çalıyorlar. Aralarındaki duygu alışverişi ve saygıya şapka çıkarmamak mümkün değil.
***
Tüm sanatçıların kendini göstermesine fırsat veren bir çizgisi var sahnedeki programın. Enstrümantal müziğin ön plana çıktığı yerlerde, solistler orkestranın arkasına geçerek ses efektleriyle vokal yapıyor.
Yine grubun diğer solisti mikrofona geldiğinde, rol çalmak istemeyen Storm Large'ı arka planda dans ederken görüyoruz. (Türkiye'de ise müziği kendilerinin icat ettiğini sanan kıytırık popçuların bile havasından geçilmez!)
Sahnedeki olağanüstü sinerjinin, konser boyunca tribünlere dalga dalga yayıldığını fark etmemek imkansızdı. Solistlerin, seyircileri içine çeken 'duygu teması' sayesinde muhteşem bir coşku atmosferi oluştu Çeşme Açık Hava'da...
Pink Martini'nin ritimleri, hepimizin kalp atışlarında yankılanıyordu adeta. Hele finalde sanatçıların isteği üzerine yerinden fırlayan İzmirlilerin kendinden geçercesine dans etmeleri, konserin en keyifli karelerini oluşturuyordu.
***
Ve önceki gece müziğin, insanlığı nasıl bir etkileşimle aynı ruhta buluşturduğunu bir kez daha gördük.
O sesi, o ritmi, o sevgiyi hisseden milyonların sayısı arttıkça, farklılıklarımız hayatı daha eğlenceli hale getirecek bir renk cümbüşüne dönüşecektir.
Her yıl birbirinden güzel sanat günceleriyle daha sevinçli ve yaşanılası bir dünya umutlarımızı artıran Uluslararası İzmir Festivali'nin tüm emekçilerine teşekkürler.
Başta, festivali düzenleyen İKSEV'in başındaki Filiz Eczacıbaşı Sarper olmak üzere...