Kimi insanlar vardır, yıllar geçse de adlarını sevgiyle, hasretle anmadan edemeyiz. Çünkü yaşarken ektikleri tohumlar, zamanla kök salmıştır yüreğimizde. Bir gün ansızın aramızdan ayrılsalar bile dostlukları filizler açmaya devam eder. Evin en güzel köşesinde solmasın diye üzerine titrediğimiz çiçekler gibi, o özel insanlar da hayat boyu anılarımızı süsler.
Kimileri ise yetenekleri, eserleri ve yetiştirdikleri değerlerle sonsuzluğa erişir. Sesi, icrası, oyunları, resimleri veya yazdıklarıyla ölümsüzleşirler. Kimi de tarzıyla, sanatını aktardığı nesillerin üretimlerinde izler bırakır. Onlar, 'unutulmazlar' arasındadır.
***
Belki biliyorsunuz. İzmir Devlet Opera ve Balesi, yıllardır kurumdan emekliye ayrılmış duayen isimler ya da hayatını yitiren sanatçıların anısına, "İzmir'in Unutamadıkları" adıyla bir konser düzenliyor.
Bu yılki etkinliğin kahramanları ise, huzurlarında saygıyla eğildiğimiz, her birinin kişilik ve sanatlarıyla kalbimizde yaşadığını şarkılarla ifade ettiğimiz klarnet sanatçısı Hidayet Ünsal, korist Seda Belendir ve tenor Fahri Önoğlu'ydu...
Bu üç isimden, sevgili arkadaşım Fahri ve Seda ablayı yakından tanıma fırsatı bulan şanslı insanlardanım.
***
Yazımın girişinde, bazıları sevgi ve özlemle, bazıları da sonsuzluğa mal olan eserleriyle gönlümüze taht kurar demiştim. Ama hem insani yönleri hem de yaratıcı kimliğiyle kalbimize yerleşenlerin sayısı, ne yazık ki bir elin parmakları kadar azdır. İşte sevgili Fahri Önoğlu ve Seda Belendir, o azınlığın gıpta edilecek en güzel iki örneğiydi.
Zira yıkıcı bir rekabetin hakim olduğu kültürümüzde, egolarımız tüm iyiliklerin üstünü örtecek kadar kabarabiliyor. Üstün yeteneğine şapka çıkardığımız birçok sanatçı, kibri, hırsları, kıskançlığı ve konum düşkünlüğü yüzünden kişilik erozyonuna uğrayabiliyor.
***
Oysa Fahri ve Seda abla, her sanatçının mayasında bulunan egolarını mesleki alanda sınırlamayı bilen, sosyal ilişkilerini sevgi ve hoşgörü temeline oturtan iki candı. Kendine has, mükemmel sesleri vardı. Bir sanatçı için genç sayılacak yaşta kaybettiğimiz Fahri Önoğlu, şarkıları ve yarattığı karakterlerle, kimsenin yerini tutamayacağı bir solist portresi yaratmıştı.
Seda Belendir ise kesinlikle koristik değil, solistik bir sese sahipti. Aryasına öyle bir ruh katardı ki, onu dinlemez, adeta yaşardınız. Belendir'in soloya çok yakıştığını, onu dinlediğim bir konser sonrasında köşeme taşımış ama bazı sağlık sorunlarından ötürü ana rollere çıkamadığını üzülerek öğrenmiştim. Oysa kendisi, bu gerçekle mezara dek barışıktı.
***
Önceki gece Elhamra'daki konseri sahneye koyan ve sunum metinlerini yazan Yiğit Günsoy, opera kahramanlarının yaşadığı 'kayıpları' dile getiren aryalardan bir seçki hazırlamış. Hasan Alptekin'in sunduğu metinde, solistlerin hangi aryayı söyleyeceği, onun ruh hali ve kimin ardından gözyaşı döktükleri, kısa spotlarla tek tek aktarıldı.
Piyanist Tuğçe Özaytekin'in eşliğinde sopranolar Birgül Su Ariç, Sema Günsoy, Arses Yıldızca, Derya Kırcalı Gürlük, Evren Işık, Filiz Güneş, mezzosoprano Evrim Keskin, tenorlar Aydın Uştuk, Fırat Yalçınkaya, Serkan Taylan, bariton Murat Duyan ve bas Tevfik Rodos, birbirinden dokunaklı şarkıları başarıyla seslendirdi.
Dekor ve kostüm tasarımlarını Gülden Sayıl'ın üstlendiği etkinlikte, 3 sanatçı da kendilerine yakışır bir ritüelle sahnede anıldılar. Onları hiç unutmayacağız.