Özellikle yeşil pasaporta vizenin de kalkmasıyla Yunan adaları, Türk cenneti oldu. Bir değişiklik yapmak isteyen, soluğu adalarda alıyor. (Hani yurt dışındayız diye rahat rahat konuşmaya kalkmayın, hemen yanıbaşınızdaki çift Türk olabilir. Onu bırakın, alışveriş yaptığınız esnaf siz dükkandan çıkarken gayet güzel Türkçe konuştuğunu gösterip sizi utandırabilir. Zira onlar da serbest zamanlarının çoğunu Türkiye'de geçiriyor.)
Bu vesileyle biz de hafta sonunu fırsat bilerek bindik Ege Birlik feribotuna, Sakız'a attık bünyeyi. Gitmeyen kalmıştır diye söylüyorum, Sakız adası pek çok Yunan adasından büyük olmakla birlikte pek çok ada kadar özel değil ve Türkiye'ye yakınlığı dolayısıyla belki, insanları son derece dost canlısı.
Sizi karşılayan görüntü an be an ülkemizin farklı noktalarına benziyor. Bir kere feribot yanaştığında, Çanakkale gibi orta büyüklükte bir sahil şehriyle (ama turistik bir görüntü değil) karşılaşıyorsunuz. Adanın özgün bir mimarisi olduğunu söylemek mümkün olmasa da sivil mimarinin özenli örnekleri mevcut. Biraz dolaştıkça kah Urla'da, kah Çeşmealtı'nda, nadiren de İstanbul anadolu yakasında hissetseniz de bu his asla bir Bodrum'a ya da Çeşme'ye dönüşmüyor.
Arabanızı 53 euro'ya sigorta ettirerek adaya getericeğinize, günlüğü 25 euro'ya bir otomobil kiralamınızı öneririm. (Tabii iki günden fazla kalacaksanız başka) Hem siz kazanırsınız, hem de ada ekonomisi.
Yalnız bu konuda sıkıntı şu ki, feribotun dönüş saati çok erken (17.00) ve otomobil kiralarsanız zar zor dönüşe yetişiyorsunuz. Bu durumda gidilecek yerleri sınırlayın. Eğer kiralamazsanız da şehir merkezinde 6 saati geçirmekte zorlanabilirsiniz.
Şehir merkezi sahilde çok şık kafeler sizi karşılıyor. Bu arada bence ülkede bulamayıp Sakız'da bulabileceğiniz tek şey, adaya özgü lokma tatlısı (Lokma deyince anlıyorlar). Bunu şurupsuz yapıp üzerine isteğe göre siyah ya da beyaz çikolata döküyorlar kii, çok tehlikeli bir icat! Mmm, denemeyin, tiryaki olursunuz.
Bazı koylarda bulunan salaş lokantalarda deniz mahsullerinin tadına varmak gerek belki, ama uyarmadı demeyin! Sunumları çok şık olan bazı mezelerin (kalamar, ahtapot gibi) pişirme şekilleri dolayısıyla damak tadınıza pek uymaması ve sert bulmanız mümkün. Fiyatlar Türkiye ayarında (hayli tuzlu , özellikle Euro'daki fahiş artıştan sonra) ama aynı ambiyansı bulamıyorsunuz. Kredi kartı restoranların çoğunda geçmiyor ama paranızın yetmediği yerde Türk parasını kabul eden restoranlar var.
Özellikle Pazar günü otomobil kiralayanların dikkatine! İnanılmaz ama hafta sonu benzincilerin bile ekserisi kapalı. (Dönüşte sıkıntı çekmeyin, diye söylüyorum.) İşte o zaman Yunanistan'da niye kriz var, diye düşünmüyorsunuz, yatıyor işte adamlar!
Son tahlilde sevimli ama fazla özelliği olmayan bir ada, Sakız. Yurtdışına hemencecik çıkmak ve kendini yine memlekette hissetmek isteyenler için birinci seçenek olabilir. Ancak farklı bir yer görmek isteyenlere önerim, en ulaşılabilir ikinci seçeneklerini değerlendirmeleri...
Jüri sizsiniz Türkiye
Ercan Saatçi, Armağan Çağlayan, Ahmet San, Garo Mafyan, Seyfi Dursunoğlu, Deniz Seki, Bülent Ersoy, Yıldız Tilbe, Zerrin Özer, Orhan Gencebay, Ebru Gündeş, Nurgül Yeşilçay, Müjde Ar, Sinan Çetin, Erol Büyükburç, Fuat Güner, İnci Çayırlı, Oray Eğin, Ertuğrul Özkök, Eyşan Özhim, Olcayto Ahmet Tuğsuz, Nur Yerlitaş, Özdemir Erdoğan, Ayşe Özyılmazel, Sema Çelebi, Ayşe Arman, Alinur Velidedeoğlu, Tan Sağtürk, Sait Sökmen, Acun Ilıcalı, Hülya Avşar...
Bu isimler sadece benim hatırlayabildiklerim. Türkiye ekranlarını uzun süredir oyalayan yetenek yarışmalarının jüri üyeleri (Ya da benim sinir olduğum yaygın yanlış telaffuzla, jürileri)...
Öteden beri Amerikan filmlerinde gördüğümüz ve bizde olmayan jüri sistemini televizyona uyarlayan bu uyarlama dış yapımlarda, vatandaşımız ülkenin her yerinden akın akın meşhur olmaya koşuyor! Hayır, kendilerinden de öyle eminler ki... Bazen küstahlıkları, jüri üyelerinin ukala tavırlarını haklı çıkaracak ölçüde! Neden mi? Millet de farkına varmış ki, ağlamayan çocuğa mama yok. Bu ülkede kimin sesi yüksek çıkıyor, onun karnı doyuyor. (Vallahi aslında haksız da değiller. Bizim yazlıkta iki kedi var. Biri biz sofraya oturur oturmaz mutlaka bir oyunla dikkatimizi çekmeyi başarıp bizi sofradan kaldırıp mamayı kapıyor. Öteki, farkedilene kadar aç, garibim...)
Madem vatandaşımız kolay yoldan parayı ve ünü kapmaya bu kadar teşne, neden yetenek yarışmalarında heba olsunlar? Program başına kaptıkları 20 ila 60 bin lira arasındaki rakamlarla jüri olmak daha cazip değil mi? Zaten durum böyle giderse Acun bile yüzü eskimemiş bir jüri üyesi bulmakta zorlanacak! Bence yetenek yarışması seçmelerinde yeteneksiz ama bunun farkında olmayan, komik ya da alabildiğine terbiyesiz olanları bir kenara ayırıp gelecek yarışmalarda vatandaş jürisi yapsınlar. Bu işi yapsa yapsa Acun yapar, çünkü casting işini bildiği su götürmez. Bak, formatımın ismi de hazır: 'Jüri sizsiniz Türkiye!'
Gel de Veli'yi anma!
İngiltere'nin West Yorkshire bölgesinde bulunan Shelley Koleji makyaj yapmak için tuvaletten çıkmayan kız öğrenciler yüzünden okuldaki aynaları kaldırmış.
Şimdi gel de Orhan Veli'yi anma!
'Ne atom bombası, ne Londra konferansı
Bir elinde cımbız, bir elinde ayna. Umurunda mı dünya?'