Giriş Tarihi: 28 Eylül 2010, 11:27
Gördüğüm, İzmir'in yeni bir sanat, spor ve eğlence alanı kazandığı...
Sözünü ettiğim yer, önceki gün Bornova'da hizmete giren Aşık Veysel Rekreasyon alanı...
İçinde buz dansı ve buz hokeyi yarışmalarının da yapılacağı Buz Sporları Salonu, müzik, tiyatro ve stund-up gösterilerinin gerçekleşeceği açıkhava tiyatrosu, spor alanları, çocuk bahçeleri ve yeşilliğin bol olduğu, imbatın hissedildiği yeni bir çağdaş yaşam merkezi burası...
***
Cumartesi günü, onca işimin arasına sıkıştırdım, gittim gördüm bu "iddialı" yaşam merkezini...
Bir anlamda hoşuma gitti İzmir'e kazandırılan bu harika çalışma... Hele 13 yıl süren bir hukuk savışından sonra elde edilmesi ve 1,5 yıl gibi kısa sürede halkın hizmetine aktarılması, bir Aziz Kocaoğlu başarısıdır.
Ve de ısrarlı, inançlı bir takipçiliğin ürünü...
İzmir'in işte böyle kazanımlara ihtiyacı var. Adından söz ettirmeye, her alanda liderliğe oynamaya...
Bunun içinde fikir ürüten, uygulayan ve gerçekleştiren bir ekibe ihtiyaç var.
Aşık Veysel Rekreasyon alanı gösterdi ki, istenirse kentin ruhuna uygun, geleceğe ışık yayan yeni bir "kent kültürü" yaratılabiliyor.
İzmir'in eksiği buydu işte...
***
İzmir, Türkiye'nin kent kültürü açısıdan en etkin kentlerinden biri... Ancak bu konuda çok yıprandı ve "yıpratıldı".
Göz göre göre, açık açık...
Gelişmiş kentlerden biri olması hep eksi puan getirdi İzmir'e... Yatırımlar uzun süre askıya alındı, başka kentlere kaydı, o yüzden şimdi onlar çok ileride, İzmir geride kaldı.
İşte bu geleceğe yönelik yatırımlar, o eski, övündüğümüz aydın kent kültürünü yeniden oluşturabilecek nitelikte...
***
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin en önemli yatırımlarından biri olan Aşık Veysel Rekreasyon alanı, iyi değerlendirilirse, bizim Eskişehir'e özenmemizi de ortadan kaldıracak nitelikte, umut veren bir çalışma bu yönüyle...
Şimdi yapılması gereken, özel tesislerle çevrili, bu emek alanını, insanların yaşama sevincini hissedebileceği cıvıl cıvıl bir spor ve eğlence merkezine çevirmek...
İşte o zaman, bizim televizyonda imrenerek izlediğimiz buz dansı gösterilerine tanıklık eder, bu sporda öncümüz olan yeni Tuğba Karademir'lerin yetişmesine olanak yaratır, buz hokeyi gibi serüven yüklü bir spor ligini İzmir'e taşırız.
***
Belediyeye burada düşen görev, buz dansında gelecek vaat eden gençlere eğitim olanakları yaratması, buz hokeyi ligini de bu güzelliğe taşımasıdır.
Bu spor salonlarını, açıkhava tiyatrolarını yaratmakla bitmiyor iş; onlara can katacak giişimleri de hemen başlatmalı İzmir Büyükşehir...
Çevremizde çok kalabalık bir genç nüfus var, bu onlara umut olacaktır.
***
Şimdi bir başka tartışma, neden bu alana Aşık Veysel adının verildiği... Bazı kişiler diyor ki, İzmirli bir ünlünün adı verilebilirdi.
Olabilir, o da bir tercih...
Ancak İzmir Büyükşehir, Aşık Veysel adını koyarak, mesaj veriyor topluma...
İzmir'in Batılı ve ileri görüşlü kimliğiyle, Anadolu kültürünün efsane temsilcisi Aşık Veysel'i bütünleştiriyor.
Bence bu seçime saygı duyulmalı.
Aşık Veysel, yıllarca bu ülkenin umut ışığı oldu. Gönül gözüyle yarattığı eserler, bugün geleceğin kapılarını açıyor.
İzmir ve Aşık Veysel, ikisi de saygı ve sevgiyi, hoşgörüyü hep yüreğinde taşıyan bir Türkiye gerçeği...
Asıl bu buluşma ilginç değil mi?
"Oldukça meşgul sayılırım sinyor"
Amerikalı bir zengin, iş seyahati sırasında Meksika'nın küçük
bir kıyı kasabasına uğramış. Limanda gezerken, bakmış ağzına kadar
balık dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balıkçı...
"Merhaba balıkçı" diye seslenmiş ve sormuş: "Bu balıkları kaç zamanda tuttun?"
"-Bir iki saatimi aldı" demiş balıkçı...
İştahlanmış işadamı:
"E, niye biraz daha kalıp daha fazla tutmadın" diye sormuş.
"Bu kadarı bize yetiyor da ondan" diye omuz silkmiş balıkçı..
Şasmış balıkçının bu kanaatkarlığına işadamı; "Kalan zamanını nasıl geçiriyorsun peki" diye üstelemiş.
Balıkçı, özetlemis bir gününü:
"Sabahlari açılır, biraz balık tutarım. Sonra çocuklarımla oynarım. Öğleyin karımla biraz siesta yaparım. Akşamları amigolarla beraber gitar çalıp geç vakte kadar eğleniriz. Oldukça meşgul sayılırım sinyor".
***
Gerinmis Amerikalı:
"Bak" demiş... Ben sana yardımcı olabilirim. Bu işe daha çok
zaman ayırmalısın. Daha büyük bir tekne bulup daha çok balık
tutmalısın. Oradan elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede değil, doğrudan işletme tesislerine satarsın. Hatta zamanla
kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Kısa zamanda balıkçılık sektoründe bir numara olursun".
Balıkçı merakla "Bunları yapmak kaç sene alır sinyor" demiş:
"15-20 yılda halledersin" demiş Amerikalı, "Ama sonrası iş daha parlak, zamanı gelince şirketini halka açarsın, hisselerini iyi paraya satarsın, kısa zamanda zengin olup milyanlar kazanırsın."
"Milyarlar ha..." diye tekrarlamış balıkçı...
"Eeee... sonra?"
"-Sonra emekli olursun. Küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin. İstersen zevk için balık tutarsın. Çocuklarınla oynar, karınla keyfince siesta yaparsın. Akşamları da arkadaşlarınla şarap içip gece yarısına kadar gitar çalarsın. Nasıl, mükemmel değil mi?"
***
Balıkça Amerikalı'ya dönmüş:
- Bir an olsun durup düşünseniz... Bütün bu telas ne için; arada denize açılıp, çocuklarınızla oynaşmayacak, dostlarınızla gitar çalıp, şarap içemeyecek olduktan sonra onca koşturmanın ne anlamı var? ben böyle mutluyum arkadaş... Hırsla örülü onca yılın vaat ettiği final, halen
yani başımızda duran mutluluksa, bu yarışa ne gerek var?"
GÜNÜN SÖZÜ
Hayattan korkmayın çocuklar; iyi ve doğru bir şeyler yaptığınız zaman hayat öyle güzel ki...
Dostoyevski
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.