Teknolojik gelişmelerle birlikte en çok şu soru, zihinleri kurcalamaya başladı:
Acaba her şeyin kolayına mı kaçıyoruz?
Hiç kuşkusuz doğru bir tespittir bu... Cep telefonlarını düşünün, insanlar artık, eskisi gibi fotoğraf makineleri taşımıyor yanlarında... Neden, çünkü o binbir maharetli telefonlardan buldun mu, işlem tamam...
Hem de korkusuz, sualsiz...
Hem konuşuyor, hem fotoğraf çekiyor hem de sesleri kaydedebiliyorsun. Bir de bunun üstüne müzik dinliyor, televizyon izliyorsun.
Yani, hepsi bir çırpıda...
Cep telefonu güncel bir örnek, daha birçoğunu sıralamak mümkün...
Bilgisayar teknolojisi, insnoğlunu aldı götürdü; uçuruyor atrık...
Hayaller bile şipşak!..
***
Durum böyle olunca, yaratıcı olmak, yeni besteler yapmak, sanatı yürekten "dürüstçe" yaşamak "saflık" olmaya başladı.
Yani, emeğinle, hiçbir kolaycılığa kaçmadan, kopya etmeden resim yapıyorsan enayi...
Yani, yanında fotoğraf makinesi taşıyıp, ölçüsünce, bilinçli çekim yapıyorsan "garip"...
Hiç eğitim görmeden bir mesleğin inceliklerini, teknoloji marifetiyle öğrenip caka satıyorsan zeki, emek veriyorsan aptal...
Ve insani değerlere önem verip yaşıyorsan, geri kalmışsın...
İşin özü budur.
***
Teknolojik kolaylıklar hayatımıza girmeye başladığından bu yana, insani değerlerden, emekten, amaçtan uzaklaşıp, "bencil" bir yolda
ilerlemeye başladığımızın bilmem farkında mısınız?
Durum aslında hiç iç açıcı değil.
Her şeye kolayca ulaşınca, çaba göstermeye, yodrulmaya ne gerek var ki...
Parmağınızı oynatın yeter. Eskiden "Tatlı Cadı" bunu sihirli değneğiyle yapardı.
Şimdi, teknoloji, sihirin yerini aldı.
Böyle olunca, yerinden kalmaya bile gerek yok. Bas tuşa bitir işi, bu kadar basit...
Peki ya insani değerlerimizden aldıkları...
Kolaycılık, insani değerleri bitirdi, düşlemek bile haram artık bize..
Nasılsa onu da keşfeder, bu teknoloji denilen meret.
GÜNÜN SÖZÜ
Kendinizi temiz ve parlak tutsanız iyi edersiniz; çünkü arkasına geçip dünyayı görmeniz gereken pencere sizsiniz.
Bernard Shaw
'Güzel Çirkin'e fena alıştık
Yaz süresince ekrana gelen diziler arasında "Güzel Çirkin"in yeri aynı bende...
Hem nitelikli bir polisiye hem de "uyumlu" oyuncularıyla bir sinema keyfi yaşatıyor izleyene...
Dizi olmanın ötesine gitmek bu işte... Oynanan her bölümde, iz bırakmak...
Ali Sunal ve Naz Elmas, iyi bir ikili olacağı daha dizinin ilk bölümünden belliydi.
Sanki ikisi de gerçek birer polis... Öylesine kanıksamışlar olayı.
Elbette dizinin gidişatı, başka yabancı dizilerden esinlenmiş ancak hem yönetimi hem de öyküleriyle dikkat çekmeyi başarıyor.
Bence "Güzel Çirkin" yazla sınırlı kalmayacak, kışa da hazırlanıyor.
Gördüğü yakın ilgi, işlerin iyi gittiğini gösteriyor.