Çocukluğumun merak uyandırıcı anılarından biriydi, bir plak mağazasını ziyaret etmek...
Babam yakın bir dostunu, ben de bir müzik adamını ve pikapları incelemeye giderdim.
Müthiş bir keyifti benim için, şimdi bilgisayar, cep telefonu ve elektronik cihazlar satan mağazaralara giren çocukları düşünün..
İşte bu aynı heyecan.
Babam sohbet ederken ben o küçük ama içeriği büyük dükkanı gezerdim merakla...
Dükkan, Fevzipaşa Bulvarı'nda Çankaya yakınlarındaydı.
Benim art arda sabırsızca sıraladığım soruları, sabırla yanıtlardı babamın arkadaşı...
Çıkan yeni plaklar, albümler, cihazlar peş peşe... Benim için bir rüya gibi.
O adam İsmet Amca'ydı, yani İzmir'in yetiştirdiği en büyük üstadlardan, Türk Sanat Müziği'nin eşsiz yorumcusu İsmet Yazar...
***
Küçükken, sanat müziği şarkılarının söylendiği bir evde büyüdüm ben... Babamın da sesi güzeldi ama o daha çok annemi dinlemeyi severdi. Ben de annemden çamaşır çitilerken "O ağacın altı"nı dinlerdim, çorba karıştırırken "Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar"ı...
O günleri hala dün gibi hatırlarım.
Annemin sesi büyüleyiciydi; (yaşı 70 oldu ama hala çok iyi söyler.)
O yüzden Türk Sanat Müziği'ne sevgim bir başkadır. Pop, slow, İspanyol, caz bir tarafa, sanat müziği başka tarafa...
Benim için, bu sevgiyi perçinleşen sanatçılardan biri Zeki Müren'se, diğeri de İsmet Yazar'dı.
Babam, arkadaşının hiçbir çalışmasını es geçmezdi, plak albümlerimiz arasında onun çok eseri vardı, hepsi de imzalı...
Ben en çok "Gitmek mi zor kalmak mı zor, o sabahı gel bana sor" şarkısını beğenirdim üstadın...
Bir günde defalarca dinlediğim olmuştur.
Sesini, yorumunu çok severdim İsmet Amca'nın...
***
Babam öldükten sonra kendisini ziyarete gittim; daha o zaman Çankaya'daki dükkanı, İsmet Yazar Plak Evi'ni kapamamıştı.
Öne kendimi tanıttım, sonda babamın vefatını söyledim. Bir an boşluğa baktığını hissettim, gözleri nemlendi, "Başınız sağolsun çocuğum, hepimizin gideceği yer orası... Nurlar içinde uyusun, çok severdim Şeref kardeşimi" dedi.
Bir süre sohbet ettik onunla, yorulduğunu, dükkanı devredeceğini söylüyordu.
Devretti ve kendini sadece sanat müziği çalışmalarına adadı. Beste yaptı, koro yönetti, korist oldu. Bir gün olsun kopmadı müzikten...
Türk Sanat Müziği onun, soluk aldığı yaşadığını hissettiği bir yaşam gerçeğiydi.
Sadece onun değil, kardeşlerinin de, yeğenleri, Selma hanım, onun kızı Suna ve oğlu Cüneyt için de...
Yazar ailesi için, Türk Sanat Müziği hayatın anlamı oldu her zaman...
***
Önceki gün İsmet Amca'nın ölüm haberini aldığımda sendelediğimi ve düşmemek için sandalyeye elimi attığımı hatırlıyorum.
Bazı insanlar vardır ki, onların hiç ölmeyeceğine inanırsınız, hayat devam edecek ve onlar de hep aramızda olacak...
Ben de öyle sanırdım, hala, bu yaşta bile...
Ancak ne yazık ki acı gerçek öyle değil... Uzun bir süredir yaşam mücadelesi veriyordu İsmet Yazar... Ve bir gün "Yaradan" yanına aldı bu İzmir'in yürekli müzik adamını...
Arkasında gözyaşlarıyla binlerce insanı, hayranlarını bırakarak...
İsmet Yazar, toplumun sanat eşiğiydi. Yaratıcı ve üretkendi. Çok şeyler yaptı, örnek oldu.
Güle güle İsmet Amca'm, umarım gökkubede babamla buluşursun.
Işıklar içinde uyu, o gün babama dilediğin gibi.
GÜNÜN SÖZÜ
Güzel konuşmak için bir tek yol vardır; dinlemeyi öğrenmek.
Christopher Morley
Canım oğluma/kızıma
Aşağıda okuyacağınız satırlar yaşlı bir insanın yüreğinden dökülenler aslında... Hani bizim kimi zaman anlamakta zorlandığımız, onların bizlere her bakışında şevkati gördüğümüz, bizlerin ise kimi zaman soğuk davrandığımız annemiz, babamız, ninemiz...
Okuyalım da onlar anlamaya çalışalım, olmaz mı?
***
Benim yaşlandığımı düşündüğün gün sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış...
Yemek yerken üstümü kirletirsem... Üzerimi değiştirecek gücüm yoksa.
Lütfen sabırlı ol. Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla...
Seninle konuşurken, sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam... sözümü kesme beni dinle.
Sen küçükken, uyuyana kadar sana aynı hikayeyi 1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum.
***
Banyo yapmak istemediğimde, beni utandırma ya da azarlama...
Seni banyoya götürmek için icat ettiğim küçük yöntemlerimi ve oyunlarımı hatırla...
Yeni teknolojiler karşısındaki cahilliğimi görürsen... Bana zaman tanı ve beni yüzünde alaycı bir gülümsemeyle izleme...
Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam... Lütfen hatırlamam için gerekli zamanı bana tanı... Eğer hatırlayamazsam, sinirlenme... Çünkü asıl önemli olan benim konuşmam değil, senin yanında olabilmem ve senin beni dinliyor olmandır.
***
Ben sana bir sürü şeyi nasıl yapacağını gösterdim... İyi yemek yemeyi, iyi giyinmeyi... Hayatı göğüslemeyi...
Eğer birşey yemek istemezsem, baskı yapma bana. Ne zaman yemem yada yememem gerektiğini ben gayet iyi bilirim.
Ve yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde bana elini ver.
Tıpkı, benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi.
Ve bir gün artık daha fazla yaşamak istemediğimi söylediğimde... Ve ölmek istediğimi... Kızma, birgün anlayacaksın.
Hatalarıma karşın hep senin için iyi olanı gerçekleştirmeye çabaladım ve senin yolunu hazırlamaya çalıştım.
Senin yanında olduğumda üzgün, kızgın ya da güçsüz hissetme kendini.
Benim yanımda olmalısın, beni anlamalısın ve bana yardım etmelisin.
Yürümeme yardımcı ol ve yolumu sabırla, sevgiyle bitirmeme...
***
Benim için yaptıklarını bir gülümseme ve senin için her zaman taşıdığım çok derin bir sevgi ile geri ödeyebilirim ancak.
Seni çok seviyorum ve hep seveceğim.