Tarihten bir yaprak.
15 Mayıs 1960 ve günlerden pazar.
İzmir tarihi günlerinden birini yaşıyordu. Demokrat Parti mitinginin yapılacağı Cumhuriyet Meydanı sabahın erken saatlerinden dolmaya başlamıştı.
Nisan başından bu yana süregelen sokak olayları ülkeyi karıştırmış ve iktidar-muhalefet çatışması o günlerin ölçüsünü aşacak duruma gelmişti.
Dönemin Başbakanı Menderes de, İzmir'den halka seslenecekti...
Cumhuriyet Meydanı'ndaki mitinge bütün Ege akmış, milletin bu kesimi bununla yetinmemiş, İzmir Körfezi, sandal, deniz motoru, feribot ve yelkenlilerle dolup taşmıştı. Bu tablo içinde neredeyse denizdeki araçlardan atlaya atlaya Pasaport'tan Karşıyaka'ya gitmek mümkün olacaktı.
İşte bu coşku içinde gerçekleşen miting sonrası Başbakan, İzmir Valiliğine geçmişti.
Saatler 17.30'u gösteriyordu.
Şevket Bilgin, Nihad Kürşad, Nedim Çapman, Abdi Sokullu, Mustafa Boloğlu ve Abidin Oktay'dan oluşan İzmir Gazeteciler Cemiyeti heyeti Başbakan'ın bulunduğu Valilik makamının kapısından girdi.
Ben de genç bir muhabir olarak Başbakan'ı izlemekle görevliydim.
Nihad Kürşad da patronum...
* * *
Kısa bir hal hatır muhabbetinden sonra Nihad Kürşad konuyu açtı.
"Efendim..."diye başladı ve devam etti:
"Cemiyetimizin adına yakışır bir lokali yok. Türkiye'nin üçüncü büyük kenti için üzücü bir durum. Birinci Kordon'da kamulaştırılmış bir eski Halkevi binası var."
Bir ara notum var.
İzmirli gazeteciler o yıllarda Gazi Bulvarı'ndaki bir işhanının üçüncü katında iki-buçuk odalı bir mekanı, lokal değil, yönetim yeri olarak kullanıyordu.
Kürşad'ı dinlemeye devam:
"Efendim, sizden istirhamımız, bu binayı İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ne tahsis etmenizdir..."
Menderes ayağa kalktı. Salonda şöööyle bir dolaştı.
Her zamanki nezaketi ile biraz ileride duran Maliye Bakanı Hasan Polatkan'a seslendi:
"Hasan Bey kardeşim, bir dakika bize gelebilir misin?"
Menderes, Polatkan, Kürşad ve Bilgin dörtlüsünün onbeş-yirmi dakikayı bulan başbaşa görüşmelerinin hemen sonrasında taraflar, birbirlerine "hayırlı olsun" temennileriyle ayrıldılar.
Sonuç:
Bu görüşmede alınan karara göre; Birinci Kordon'un limana dönen köşesindeki eski Halkevi, sembolik bir fiyatla İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ne verilmişti.
Ve bu sonuç aynı günün akşamı Ankara Palas salonlarında bir kokteyl parti ile kutlandı..
* * *
Ve ardından gelen üzücü, "vay anasını be.." dedirtici, utanç yüklü bir gelişme... Menderes bu gezisi sonrasında bir darbe ile görevden alınmış ve 450 milletvekili arkadaşı ile birlikte Yassıada'ya gönderilmişti.
Peşinden de müthiş bir yalan ve jurnal kampanyası da hemen işlemeye başlamıştı. Bu karakteristik "darbe senaryosu uygulamasından" İzmir Gazeteciler Cemiyeti de nasibini alacaktı.
Cemiyete bir lokal kazandıran yönetim de bu seviyesiz kampanyada devrilmiş ve yerini ihtilalcilerin yalakaları almıştı.
Bu arada genel seçimler yapılmış, Menderes'i ziyaret eden Gazeteciler Cemiyeti yöneticilerinden Nihad Kürşad da İzmir milletvekili seçilmişti. Ve "the end"...
Yeni yönetim, İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ne bir lokal kazandırılmasının şerefine düzenlenen kokteyl partinin masraflarını ödetmek için "Düşüklere ziyafet verdiniz" gerekçesi ile Kürşad'ın milletvekili maaşına haciz koydurmuştu.
Gelelim günümüze... "Ülkeler vefa duygusunu sürdürdükleri takdirde yaşarlar ve köklenirler" derler. Öyleyse biz İzmirli gazeteciler, bu ülkenin yetiştirdiği en büyük adamlardan Aydınlı Başbakan Adnan Menderes'e bize kazandırdığı muhteşem yer için vefa duygumuzu ve minnet borcumuzu mutlaka ödemeliyiz. Bunu Basın Müzesi'nde ona müstesna bir köşe yaparak mı gerçekleştiriler, ya da bir başka etkinlikle mi, onu başkan Atilla Sertel ve yönetici arkadaşlarına bırakıyoruz.
fıkra
Bu kadar vahşet
Avrupa'da harpte milyonlarca insan öldürüldüğünü duyan yaşlı yamyam sordu:
"Bu kadar insanı nasıl yiyecekler?"
Genç olanı cevap verdi:
"Avrupalılar öldürdükleri insanların etlerini yemezler."
İhtiyar yamyam devam etti:
"Öyleyse ne yaparlar?"
Genç yamyam yanıtladı:
"Ya fırında yakarlar, ya ormana ya da toprağa gömerler."
İhtiyar yamyam noktayı koydu:
"Allah allah, bu Avrupalılar ne vahşi ve ne barbar insanlarmış. Demek maksatsız insan öldürüyorlar."