Giriş Tarihi: 24 Mayıs 2013, 20:04
Hükümetin Suriye politikasını içinde zaman bakımından bazı öngörüsüzlükler olmasına rağmen doğru buluyorum ve desteklemeye devam ediyorum. Bu politikaya karşı çıkanların zihinsel soy kütüğüne baktığım vakit ya tarih şuuru taşımayan, coğrafyadan anlamayan vizyonsuz adamlar olduğunu görüyorum ya da "Hükümetin Suriye politikası yanlış" sözünün altında sırıtan bal gibi bir mezhepci anlayışın varlığına şahitlik ediyorum. Hükümetin politikalarına iyi niyetle karşı çıkan insanlara soruyorum: "Peki hükümet Suriye konusunda yanlış yapıyor, siz doğrusunu söyleyin" dediğimiz vakit şu cevabı alıyoruz: "Türkiye bu işe karışmayacaktı." Yani burnunun dibinde nüfusunu senin eski tebaanın oluşturduğu bir ülkede bir diktatör kitlesel ölümlerle tam bir soykırım siyaseti izleyecek, sen kapına gelmiş insanlara kapılarını kapatıp diktatörün eylemlerine dolaylı destek vereceksin, sonra da bön bön bu vahşeti izleyeceksin. Bu politika mı yani?
Türkiye bazılarının dediği gibi bu vahşeti izlemiş olsaydı sadece insanlık adına büyük bir sorumluluk altına girmekle kalmaz, bu bölgeye dair kurgularını ve gelecek vizyonunu da karartırdı.
***
Bu konu çok boyutlu bir konudur ama şu kadarını söyleyeyim; Türkiye'nin politikası doğrudur, artık bundan sonra da geri dönemez. Eğer Türkiye bu bölgeye nizam vecek bir ülkeyse, ki buna inanıyoruz, bu işin içinde olacaktır. İkinci olarak, şia kartını oynayarak sırf kendi güvenliği icin bölgeyi ateşe atmaya hazır İran'ın önünün kesilmesi için de ayrıca Türkiye bu Suriye politikasını sürdürmeli, hatta daha etkili sürdürmelidir. Bir başka neden: Pazarını genişletmek zorunda olan bir ülke olarak bu bölgede hiçbir kara ve deniz parçasını kendi haline bırakamaz Türkiye. "Ama bedel ödüyoruz" diyen kokana kadınlar görüyorum televizyonlarda. Onlara söyleyeceğim Şudur: Hem dünyanın en değerli gayri menkulunu vatan toprağı yapmışsın ve üzerinde oturuyorsun hem de bedel ödemeden oturacaksın. Bu lüksüne düşkün hanimefendilere birinin söylemesi lazım ki böyle bir şey yok bu alemde. Biz tarih içerisinde milyonlarca şehit verdigimiz için bu topraklarda yasamaya devam ediyoruz. Burası ne İsveç ne de Danimarka, buralar devletler mezarlığıdır ve bu topraklarda bedel ödemeden yaşayamazsın. 1974'de Kıbrıs'a müdahale ettik, hala bedelini ödüyoruz. Ama o çıkarmayı yapmasaydık Türkiye bugün ne Doğu Akdeniz'e çıkabilirdi ne de oradaki petrol yatakları konusunda söz hakkina sahip olurdu.
***
Bütün bu sabit gercekleri bir yana koyarsak, Suriye politikasinda hatalar yok mu? Var, hem de çok var. Dün gittim ve gördüm, belki bu ölçülerde bir "açık kapı politikası"na gerek yoktu. Belki mültecileri güvenlik önlemlerini de alarak sınırın öbür tarafinda barındıracak bir organizasyon düşünülmeliydi. Halkla konuştuğumuz zaman bazı sorunları daha iyi görüyorsunuz. Bir kere burada yaşayan halk çok rahatsız ve tedirgin. Bir yığın Suriyeli sığınmacı ortalarda dolaşıp duruyor. Hükümetin halkı Suriye politikasına entegre etme yönünde başarılı olduğu söylenemez. İnsanlar ve bilhassa görüşlerine değer verdiğim dostlar öyle şeyler anlattılar ki Suriye politikasını hararetle destekleyen biri olarak ben bile rahatsiz oldum. Hükümet gecikmeli de olsa bu bölgeye, Nusayri vatsndaslarimiza özellikle özen göstererek, çok güçlü bir halkla iliskiler mekanizması kurmak zorunda. Aksi halde beklenmedik halk tepkileri beklenmedik sorunlara neden olabilir.
Bugün başbakan bölgeye gidiyor, bu ziyaret yeni bir dönemin başlangıcının ilk işareti olmalıdır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.