Giriş Tarihi: 16 Ağustos 2013, 17:49
Teknoloji demek Apple demek, Apple demek Steve Jobs demek.
Yüzyılımızın en büyük dahilerinden olan Jobs yaşarken efsane olmuş
bir isim. Hikayesi ise genç girişimcilerin vazgeçilmez rüyası. Düşünsenize; bir garajda başlayan gençlik rüyası yıllar içinde dünyanın en değerli şirketlerinde Apple haline geliyor. Kim bayılmaz bu rüyaya.
APPLE RÜYASI
Merakla beklediğimiz "Jobs" filmi hem Apple rüyasını, hem de şaşırtıcı bir Steve Jobs portresini karşımıza getiriyor. Film bittiğinde Steve'den nefret etmeye hazır olun. Bir insan insanlıktan hiç mi nasibini almaz. Gelelim filmin konusuna: 2001 yılında Jobs kariyerindeki dönüm noktalarından biri olan "İpod"u tanıtırkan başlar hikaye. Sonra da 1974 yılına, Jobs'un üniversiteyi bıraktığı yıla geri döner. Steve LSD alıp bulutlara çıkar hatta Hindistan'a kadar uzar.
Dönüşte Atari'de çalışmaya başlar. Ama Atari Jobs'un hayalleri için çok küçüktür. Elektronik dahisi Wozniak'la tanışınca hayatı değişir Steve'in. Kanki olan ikili Apple'ın ilk temellerini Jobs'un babasının garajında atarlar. İntel çalışanı Markkula'nın da ekibe katılmasıyla Apple zamanla en büyük elektronik firmalarından birine dönüşür. Fakat Steve için de zor günler başlar.
Steve Jobs tartışmasız bir dahi! Teknolojik gelişmeleri kişisel ihtiyaç haline çevirebilmiş birisi. Onun zekası sayesinde ofislerdeki hantal bilgisayarların gücü akıllı telefonlarla şimdi cebimizde. Eğer onun hayali olmasaydı, bu teknolojik devrim de olmazdı. Jobs'un bilgi teknolojisi konusundaki bu rüyası ve pazarlama konusundaki üstün zekası onu diğer teknoloji devlerinin arasında en tepeye taşıdı. Jobs, pazarlama gurusu CEO'lara bile iş öğretecek yetenekte bir dahi.
KURAL DIŞI BİR DAHİ
"Jobs"un filminde Apple'daki çekişmeleri, Steve'in zaman zaman oyun dışında kalmasına tanıklık ediyoruz. Dahi olmak işe yaramıyor. Önemli olan yeni sisteme uygunluğun ve sana biçilen rolün hakkını verebilmen. Kalanı hikaye. Eğer iş hayatında rekabet halindeysen Jobs'dan öğreneceğiniz çok şey var. Steve'in insanlıktan çıktığı anlar da bu acımasız rekabet zamanları. Yönetim kuruluna restini çekerken ondan yana oluyorsunuz ama arkadaşlarını harcamaya başladığında birden Jobs'a düşman oluyorsunuz. Anlıyorsunuz ki; onunkisi seçilmiş bir yalnızlık.
Bu kadar heyecan verici bir adamın sinema hikayesi maalesef aynı heyecanı taşımıyor. Teknoloji dahisi olduğunu zaten biliyorduk. Jobs'un rekabette babasını tanımadığını öğreniyoruz. Eee geriye ne kalıyor? Aston Kutcher'in, Steve Jobs rolü kesmesi mi? Filmde birçok şey yüzeysel. Mesela Jobs'un istenmeyen çocuk olmasının yarattığı psikolojiyi yeteri kadar hissetmiyoruz.
Böyle bir dahinin hayatı sinemaya daha derinlikli bir metinle aktarılmalıydı. Hem de daha tecrübeli bir yönetmenin elinden. Biraz aceleye getirilmiş maalesef. Yine de Steve Jobs'u daha yakından tanımak adına izlenebilir.
Haftanın Filmi
Tepenin Uşakları
12 Eylül 1980 darbesinin öncesinde geçen hikaye eşsiz Karadeniz manzaraları eşliğinde komedi ve hüznü bir araya getiriyor. Kışın okula devam eden, yazın çobanlık yapan Hikmet'in en büyük hayali doktor olabilmektir. Ne var ki hem okuyup hem çalışmak iki önemli yüktür onun için. Hele bir de köy ağasının kızı Züleyha'ya duyduğu aşk eklenince işler zorlaşır. Sabri Ağa'nın kızı için başka planları vardır. Dikkate değer bir ilk çalışma.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.