Giriş Tarihi: 27 Eylül 2013, 18:15
Hollywood yıllarca "Bir Zamanlar Amerika", seri halinde "Baba", "Sıkı Dostlar" gibi filmlerle İtalyan mafyasının tarihini/ hikayesini anlatıp durdu. Peki, bu sert "Baba"lar yaşlanınca ne oldu? Cevabı vizyona giren "Malavita: Belalı Tanık" filminde öğreniyoruz. Eski bir mafya babasının hayatına odaklanan filmde yönetmen Luc Besson mafya filmlerinin kara-komedisini yapıyor. Üstelik mafya babası rolünde "Robert de Niro".
Filme önce kısa bir özet: Manzoniler belalı bir mafya ailesidir. Tanık koruma programı çerçevesinde Fransa'nın Normandiye bölgesine yerleştirilirler. Yeni çevrelerine alışmakta zorluk çekerler. Anne Maggie kasabanın merkezini talan ederken, kardeş Blake'ler okulda gizlice terör estirirler; Fred Blake adını alan Giovanni Manzoni'nin elinden 'kazalar' çıkar! Bu yüzden de Manzoni ailesini beladan uzak tutmaya çalışan Ajan Stansfield'ın görevi zorludur.
Luc Besson, 'Nikita' ve 'Leon' gibi suç dünyasını anlattığı -artık klasik sayılan- filmlerinden 'Malavita: Belalı Tanık' ile bir kez daha arka sokaklara, suçluların dünyasına dalıyor. Fakat bu kez kara-komedi tarzıyla güldürmeyi hedefliyor. Bazı sahnelerde bunu başardığını söyleyebiliriz.
KÜLTÜR FARKI
Amerikalılarda bir Fransa, Fransızlarda da bir Amerika takıntısı vardır. Fransızlar Amerikalıları junk yiyecek ve hamburgerden başka bir şey yemeyen obezler olarak tahayyül ederken, Amerikalılar da Fransızları her şeye krema ilave eden insanlar olarak görür. Nitekim daha filmin ilk başlarında karşılıklı olarak bu durum tespiti yapılır. Maggie kasabadaki markete gittiğinde halk tarafından pek de iyi karşılanmaz. Hatta sorduğu yiyeceklerle ilgili olarak aşağılanır bile. Fransızlar da haksız değildir. Akabinde Maggie'yi koca bir hamburgeri mideye indirirken görürüz. Bu sahnelerde Besson bazı iki kültür arasındaki farkla dalgasını geçiyor.
Güldürmeyi hedeflediği bazı sahnelerde de amacından sapıyor yönetmen.
Fazla abartıya kaçınca da ortaya son derece ciddi bir ton çıkıyor. Mesela Giovanni'nin beyzbol sopasıyla tamircinin bütün kemiklerini kırıp duvarları kana boyadığı sahne. Gereksiz bir abartı. Filmin keyifle hatta kahkahalarla izlediğim sahneleri de var. Mesela kasabadaki film kulübü. Eski bir Amerikan filmi gösterilecekken yanlışlık sonucu Martin Scorsese'nin "Sıkı Dostlar" filmi gösterilir (başrolünde tabii ki Robert ağabeyimiz). Filmden sonra Giovanni konuşmacı olarak sahneye gelir filmdeki aileden yola çıkıp şahane bir mafya hikayesi anlatır. Fransız komşuları ona hayran kalır.
USTA OYUNCULAR
Luc Besson katil-mafya karakteriyle empati yaratıp ortaya mizahi bir film çıkarmaya çalışmış. Zor bir işe soyunmuş. Böyle bir karakterle komedi yapmaya çalışan Besson'un başarısı tartışılır doğrusu. Bence bunu en başarılı şekilde yapsa yapsa Woody Allen yapabilirdi. O da "İhtiras Tramvayı" adlı oyundan intihalle "Blue Jasmin"i yapmayı tercih etmiş. Robert de Niro, Tommy Lee Jones ve Michelle Pfeiffer' için bile "Malavita: Belalı Tanık" seyredilir.
En azından onların hatırı var.
Haftanın Filmi
Büyük Kumar
Princeton'da okuyan Richie Furst, son derece zeki bir öğrenci olsa da burs alamamıştır. Öğrenim harcı olan 60.000 doları bir hafta içerisinde bulması gerekmektedir. Şansını online poker oynama sitesinde denemeye başlar. Justin Timberlake ve Ben Affleck'in başrollerini paylaştığı filmi polisiye sevenler kaçırmasın.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.