• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
AHMET VELİ OLGUNDENİZ

Çocuklarda "ego" gelişmeden önce...

ahmet.olgundeniz@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 09 Haziran 2012, 15:51
Uzmanlar "ego"yu benlik duygusu olarak tarif ederler. Ego insanda doğduğu andan itibaren bulunur, ancak yıllar içinde gelişerek katılaşır ve bir şekle oturur. Bebeklikte adeta havada esintiyle uçuşan ince ipeksi bir kumaş gibi olan ego, yıllar ilerledikçe kalın ve ağır bir zırh gibi bedenimizi sarar ve mezara kadar bizimle gelir.
Bebek çocukluğa geçerken ego da inkişaf eder ve bir iç kimlik oluşturarak insanı ayrıştırmaya başlar. Anne baba fark edilir, diğerleri fark edilir. "Benim annem, benim babam, benim oyuncağım, ben biliyorum, ben daha güzelim...." Bir anlamda bireyselleşme olan ego, insanlarda olmasaydı kendimizi diğer varlıklaran ayıramaz, bağımsız düşünüp yaptıklarımızın sorumluluğunu üzerimize alamazdık.

MAĞARADA YAŞAMAK
Bu durumda çatışmalar veya savaşlar olmaz, ancak bu defada insanlık gelişmez ve bugünkü uygarlığa asla ulaşamazdık. Yani, mağarada yaşamaya devam ederdik.
İnsanlarda ego, 6 aylık bebekken hissedilmeye başlar. İpek kumaşın kalın bir zırha dönüşmesi ise 9 yaşına kadar sürer. Bu yaştan sonra insanın karakterini, huylarını ve alışkanlıklarını değiştirmek neredeyse imkansızdır. Hiçbir teşebbüs o kalın zırhı delecek güce ulaşamaz.
Çocuklar, 8-9 yaşına kadar egoları gelişmediği için savunmasız ve telkine açıktırlar. Kendilerine ulaşan sözlü veya sözsüz tüm telkinleri sorgulayamadan mutlak doğru olarak kabul eder ve bu malzemeyle zırhlarını inşaa ederler.
Bu yaş aralığındaki bir çocuğa düzenli olarak "Ekmek ye, ekmek yemezsen doymazsın" derseniz bir obez yaratırsınız. (Ben kendimden biliyorum.) Bu çocuk 10 tane üniversite bitirse 90 yaşına da gelse ekmek tüketiminden asla vazgeçemez. Çünkü bu bilgi egonun yokluğunda bilinçaltına mutlak doğru olarak kazınmıştır ve bilinçaltının mağlup edilmesi de çok zordur.
İşte bu yüzde bir çocuğa, "Tembelsin, yaramazsın, söz dinlemiyorsun, yapamazsın, edemezsin, başaramazsın, hoplama, zıplama, koşma...." gibi olumsuz telkinlerde bulunurken bir kez daha düşünün. Mesela bir anne eve kırık not getiren çocuğuna şunları söylemiş olsun: "Bütün gece televizyon seyrettin, yeteri kadar çalışmadın, tembellik ettin. Sonunda böyle oldu işte." Ebeveyn bu cümlelerle çocuğa subliminal olarak "Sen sorumsuzsun, tembelsin ve başarısızsın" telkinlerinde bulunmuş olur.
Oysa aynı ebeveyn, "Derslerinden çok televizyona ve eğlenmeye vakit ayırdığın halde 10 üzerinden 40 almayı başarmışsın. Demek derse ayırdığın vakti biraz daha artırsan çok daha yüksek notlar almayı kolaylıkla başaracaksın" demiş olsa, çocuğa olumlu telkinde bulunmuş olacak ve "Sen zekisin, istersen başarırısın" mesajı verecektir.

DAVRANIŞLAR DA ETKİLİ
Öte yandan çocuk sadece sözlerle değil davranışlarla da telkin alır. Mesela aile içinde sürekli şiddete tanık olan çocuk şiddeti bir sorun çözme yöntemi olarak kabul eder.
Sadece ailelerin değil öğretmenlerin de bu konuda çok bilinçli olması gerekir.
Anaokulu veya ilkokul düzeyindeki çocuklarla iletişim kurmasını bilmeyen bir eğitmenin nasıl büyük sorunlara yol açabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
İyilikle kalın...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.