Duymayan yoktur satranç oyununu.
4000 yıllık tarihi, Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarına kadar uzanır. Satrancın bir sonraki izine ise Hindistan'da rastlarız. M.S. 3- 4. yüzyılda oynanan oyuna çaturanga denirmiş ve neredeyse günümüz satrancına benzermiş.
Şimdi "Nereden çıktı bu satranç konusu?" diyeceksiniz. Bu hafta seyrettiğim ve beni çok etkileyen, Uganda'da geçen bir filmden.
Gerçek bir hikayeden uyarlanan filmin adı "Queen of Katwe". Yani "Katwe'nin Kraliçesi"... Film, Ugandalı bir kızın satranç ile tanıştıktan sonra hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor.
Katwe, Uganda-Kampala'daki bir köy.
O köyün gecekondusunda yaşayan 10 yaşındaki Phiona ve ailesi için yaşam sürekli bir mücadele. Phiona'nın dünyası Robert Katende ile misyonerlik programında tanıştığı gün değişiyor. Katende futbol antrenörlüğü yapmakta ve ayrıca çocuklara satranç oynamayı öğretmektedir. Meraklı Phiona oyunu öğrenir ve oynamaya başlar...
Oyuncular, anlatım, çekim, tempo hepsi çok iyi. Hatta soundrack olarak müziklerini de alabilirsiniz. Çok keyifli. Alicia Keys'in çok özel bir şarkısı da var
Gelelim satrancın tarihine ve gelişimine.
Satranç ile ilgili ilk yazılı belgelere Hindistan'da rastlıyoruz. Daha sonra İran ve Endülüslüler oynamaya başlıyorlar. Ve satrancın Avrupa kıtasına ayak basması Endülüslüler sayesinde oluyor. Ardından İspanya'nın Endülüs Emevileri'nin hakimiyetinde olduğu dönemlerde satranç Bizans İmparatorluğu'nda ve diğer Avrupa devletlerinde hızla yayılıyor. 15. yüzyıldan itibaren İtalya, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'da popüler oluyor. Artık sadece belli bir kesim insanların oynadığı oyun olmaktan çıkıyor. İlk kez 19. yüzyılda güçlü oyuncuların katıldığı turnuvalar düzenlenmeye başlıyor.
Satrancın icat edilmesinin hikayesine gelince: Rivayete göre kralın biri emrindekilerden bir oyun yapmalarını ister. Bu oyun ders verecek nitelikte olmalıdır... Bunun üzerine vezirlerinden biri satrancı icat ederek kralın huzuruna çıkar. Niyeti bu oyunla krala adamları olmadan tek başına bir hiç olduğu ve onlarsız hiçbir iş yapamayacağını anlatmaktır. Kral bu oyunu ve vezirin bu yaklaşımını beğenir ve dile benden ne dilersen diyerek veziri ödüllendirmek ister. Vezir hala kralın alması gereken dersi almadığını düşünerek sadece bir miktar buğday istediğini belirtir ancak bunu satranç tahtasındaki "1. kareye 1 buğday, 2. kareye 2 buğday, 3. kareye 4 buğday..." şeklinde, bir sonraki karede bir önceki karenin içindeki buğday tanesi sayısının iki katı olacak şekilde istediğini söyler. Kendisi gibi ulu ve zengin bir kraldan böyle ucuz bir istekte bulunduğu için sinirlenir ve hesaplayın bir tek tane dahi fazla vermeyin der. Adamları hesaplamaya başlarlar ilk karelerde sorun yoktur. 1, 2, 4, 8, 16, 256... derken son kareye ulaştıklarında bu işin şakasının olmadığını vezirin istediği buğday miktarının günümüz ülkemizin binlerce yıllık buğday üretimine denk geldiğini anlarlar. Kral gereken dersi almıştır.
Satranç oyununda basit gibi görünen bir hamle, 3-5 hamle sonrasında veya oyun sonunda çok değişik pozisyonlara neden olabiliyor. Bu yüzden satranç, insana resmin bütününü görmeyi öğreten, insan beynini en iyi geliştiren oyun. Satranç, hayat ile o kadar ilintili ki satrançta ilerleme kaydeden bir birey hayat sahnesinde de olayları doğru değerlendirerek karar verme açısından insanların onlarca adım önünde olabiliyor.
Goethe'nin zeka ölçüsü, filozof Leibnitz'in bilim dalı olarak gördüğü satranç, dikkat isteyen, buluş yeteneği, hayal kurma gücü veren, acele etmeden beklemeyi öğreten, ölçülü ve soğukkanlı davranmayı gerektiren, düşünme olanağı sağlayan asırlar boyu milyonlarca kişi tarafından oynanan bir oyun.
Bizim kütüphanelerimizde 1500 yıllarında satranç üzerine yazılmış el yazması kitaplar var. Bu kitapların en önemlisi, Kanunu Sultan Süleyman devrinde Seferihisarlı İsmail Şaban tarafından derlenmiş el yazması.
Bu eserde, satrancın yararları ve kişiye verdiği hazdan söz edilmekte, satrancın bir tarihçesi de yer almakta. Siz arada bir televizyonlara çıkıp cehaletin dibine vuran konuşmalar yapan ve satrancı kötüleyenleri, günah gösterenleri dikkate almayın. Kendiniz öğrenemeseniz de çevrenizi satranç oynamaya teşvik edin...
Sözünü ettiğim filmi de mutlaka izleyin...