İnsanın beyninden vurulmuşa döndüğü anlar vardır ya... Duyduklarına inanamaz, şaşkınlıktan bir anda dili tutulur, ne söyleyeceğini bile kestiremeden apışıp kalır hani! Genelde hiç beklemediği yerden, hiç tahmin etmeyeceği kişiden inen darbeyle uğranır o beyin şoklamasına... İşte aynen o soğuk duşu yaşıyorum şu anda, Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu'nun 'aziz'liği sayesinde! Ve sormak istiyorum kendisine:
***
Doğru mu Başkan? Duydum ki, 32'ncisini düzenlemeye hazırlandığımız Uluslararası İzmir Tiyatro Günleri'nden elinizi eteğinizi çekmişsiniz. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü'nde perdelerin açıldığı, tüm salonların haftalarca oyunlarla şenlendiği, halkın ancak o dönemde izleme şansı bulabildiği birçok kaliteli topluluğun kente gelmesini iple çektiği festivalimizi bir günlük kutlamayla geçiştirmeye karar vermişsiniz!
***
Doğru mu Başkan? Eğer öyleyse, büyük şehirliliğe, İzmir'in kimliğine ve aydınlık geleceğimize 'karartı düşürecek' bu yaklaşımınız hangi aklın, hangi sosyal belediyecilik anlayışının ürünüdür, anlatır mısınız? Belediyelerin, üniversitelerin ve sanat kurumlarının 30 yıllık emeğinin harmanıyla halka mal etmeyi başardıkları bir festivalden desteğinizi esirgemek de nesi! Bu ceza, Tiyatro Günleri'ne aylar kala oyunların biletini tüketen ve festivalin çapını genişletmenizi bekleyen İzmirlilere değil de kime kesilmiş oluyor?
***
Saflık bizdeymiş! İki yıldır festivali uluslararası boyuta çekmenize kanarak, "Büyükşehir sonunda uyandı. Tiyatro Günleri'miz evrensel bir kimlik kazanıyor. Artık dünya topluluklarını da kentimizde görebileceğiz" diye hayallere dalmışız.
Ki İzmir, yetiştirdiği akademisyen ve sanatçı ordusuyla Türk tiyatrosunun motor gücü haline gelen Güzel Sanatlar Fakültesi'ne; Prof. Dr. Özdemir Nutku başta olmak üzere ülkenin en değerli hocalarına sahip. Yıllardır bu insan ve beyin gücünü arkanıza alarak kente yakışır bir 'şehir tiyatrosu' bile kurduramadık size! Hiç değilse yapılanları yıkmayın!
***
"Gevrek, boyoz, Kordon'da rakı balık keyfi ve kızlarının güzelliği"nden başka övünç malzemesi üretemeyen İzmir, kabuğunu kırmalı. Bu şoven ruhundan sıyrılarak uygarlığa açılan kulvarlar yaratmalı.
Nitekim yaratamadığımız, o vizyonun özlemiyle yanıp tutuşmadığımız için her alanda ya geriliyor, ya da yerimizde sayıyoruz. EXPO'yu kaybetmemizin altında da hedefsizlik yatmıyor mu? Her fırsatta binlerce yıllık geçmişinden bahsettiğimiz İzmir'de, o tarihselliği soluyabildiğimiz bir kültür yaşamı, o birikimi yansıtan eserler, mekanlar var mı?
***
Zamanında adı ticaretle anılan bu Akdeniz şehrinde, bugün üç geminin yanaşabileceği bir liman yapılamadı gitti. Körfez'de sıra bekleyen yük gemileri yüzünden İZDENİZ'in vapurları suda yürüyemiyor!
Aynı şekilde ne sporda, ne ekonomide liderliğimiz söz konusu. BİE delegeleri, en küçük bir yatırım ve çehre değişikliği göremedikleri bu kente niye EXPO'yu teslim etsindi. Başarı heves etmekle değil, hevesinizi üretimlerinize yansıtmakla gerçeğe dönüşmeliydi.
***
Yıllardır boşuna mı ısrar ediyorum, '12 aya yayılacak bir festival zinciri oluşturmalıyız' diye. Dünya hafızasında ön sıraları almanın yolu, kültür sanatla iz bırakmaktır çünkü. Zaten birkaç festivalimiz varken, tutup da en geniş kesimlere ulaşmayı başaran ve uluslararası arenada ses getirecek adımların atılmasını beklediğimiz Tiyatro Günleri'ni kaldırmak, İzmir'i havada tutabilecek en sağlam çiviyi yerinden oynatmaktır Sayın Başkan!
Bu yüzden, yol yakınken fikrinizden vazgeçmenizi dilerim...