Çağımızın en büyük hatası. Konuşarak kendini gösterme hastalığı.
Her yeri lüzumsuz bilgi kirliliği işgal etmiş durumda. Neyi ne kadar biliyor veya bilmediğimiz konuların bile ne olduğunu gerçekten bilmiyoruz. Keşke sadece imoji ile konuşabilseydik. Belki de ara parazitlerden kurtulur ve beynimizi daha iyi çalıştırırdık. Bazı kişiler neden "Konuşmuş Olmak İçin" konuşuyorlar.
Bu bir hastalık mıdır?
Yaşadığımız dünyaya en gerekli olan kişilerin bilim adamları olduğunu söylemeye gerek yok. Hele şu kovit olayından sonra hayatımız kurtaran dalın bilim olduğunu insanlık bir kere daha anlamış durumda. Araştırmalara göre; insanların yüksek konuşma becerisi olanlar ile fazla konuşan insanlar arasındaki farkı kolayca ayırt edebildiklerini de göstermektedir. Bu kişiler sıklıkla konuşmaları başlatırlar, konuşma sırasında baskın taraf olmaya çalışırlar ve diğer insanlara kıyasla bir konuşmayı sonlandırmayı düşünmek istemezler.
ISRARCI VE TARTIŞMACILAR
Konuşma bağımlılarının genellikle daha ısrarcı ve tartışmacı oldukları, fakat bir tartışma sırasında genellikle agresif bir tutum takındıkları belirlenmiştir. Bu tür kişilerde aynı zamanda çoğunlukla nevrotik psikotik dışa dönüklük durumu da görülmektedir. Yenilgiyi asla kabul etmeyen ve bilgiçlik duygusuyla adeta çevrelerine show yaparlar.
Her şeyin fazlasının zarar olduğu bu konuda da ortaya çıktı. Bilgi sahibi olmak kolay bir şey değildir. Öğrenmek ister, öğrendiğini sindirmek ister. Zaman ister emek ister sabır ister. En önemlisi tecrübe ister. Son günlerde her kafadan bir ses karışıklığı yüzünden durum ve vaziyetler oldukça karışık. Beklemeyi asla bilmiyoruz. Biraz bir konuda bilgimiz varsa, hooopp bilir kişi uzman gözüyle ahkam kesme havalarındayız.
Dinlemek neredeyse sıfır. İş hayatında da, çoğu sunumda insanlar, gereğinden uzun konuşuyorlar. Pek çok şey anlatıyorlar, ardı ardına onlarca slayt gösteriyorlar, çok fazla bilgi veriyorlar ama bir türlü sonuca gelemiyorlar.
DEĞERLİ MEZİYET
Kısa yazıp, kısa konuşarak meselenin özünü anlatmak çok değerli bir meziyet.
Üstelik bugün hayat hiç olmadığı kadar hızlı aktığı için, bu erdeme her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Hepimizin cep telefonlarına, tabletlerine, ardı arkası kesilmeyen mesajlar geliyor. Hepimiz, hem işimizi yapmak hem de bunlara yetişmeye çalışmaktan ötürü, sürekli bir yarı-dikkat hali içinde yaşıyoruz.
Bilinçaltı sizin bilginiz dışında yüklenmiş bir bilgisayar programı gibidir. Bilinçaltınız öğrendiğiniz her bilgiyi, her yemini, inandığınız her şeyi depolar ve içinde barındırır. Görevi hayatınızı ince işçilikle şekillendirmek yapılandırmaktır.
Beynimiz çöp kutusu değildir. Abur cubur dolduramazsınız. Lüzumsuz fazla bilginin bilinçaltı kodlarımızı bozacağınız ve ayarların dönmenin yıllar alabileceğinizi bilmeliyiz ve steril konularla ilerlemek zorunda olacağımızı unutmamalıyız.
Efsanevi atlantis ülkesinin ütopik hikayesini kurcalayalım. Belki asla gerçekleşmemiş bir varsayım olsa bile hafızlarımızda düşünce gücünün yüksek ve konuşma dilinin nerdeyse sıfır olduğu bir yaşam şekli tasvir edilir.
Konuşmanın da bir sanat olduğunu çok sesli toplumsal karmaşanın ayyuka çıkmasıyla değerini çok daha iyi anlayabiliyoruz.
Beyin ve bilgi birbirini tamamlayan pazıllar gibidir. Sonuç olarak, eğri oturalım doğru konuşalım ve beynimizin de bir sınırı olduğunu hep anımsıyalım Zararın neresinden dönsek kardır farkındalığına varalım.