Alışveriş gücü sıfıra yakınken, insanlarımız AVM'ye sadece gezmeye giderken her yere AVM dikmeye ne denir? Dostlar alışverişte görsün!
Bu ara, İzmir'imiz, iki yeni ve modern AVM'ye kavuştu. Her zaman söylemişimdir; İzmir'in en iyi AVM'si (Forum istisna) Ankara'daki en vasat AVM'nin yanında Kemeraltı pasaj çarşısı kalır. İzmir'in harcama kapasitesini buradan da görmek mümkün.
Point Bornova, ihtişamlı girişi, modern ve özgün mimarisi ile hoş ve ferah bir mekân olmuş. Ben pek beğendim. Üstü açılabilir ilk AVM olarak da Türkiye'de tek. Ayrıca, H&M gibi başka bir yerde bulunmayan bir markaya ev sahipliği yapması iyi. Bunlar artılar.
Bununla birlikte AVM'nin otogarın karşısında yapılması ile nasıl bir müşteri konumlandırması düşünülmüş, açıkçası bilemedim. Otobüs bekleyen ve otobüsten inen yurdum insanı ilk olarak Point'e dalacak. Potansiyel müşterinin harcama kapasitesi ile mekânın lüksü burada bir tezat oluşturuyor gibi geldi.
Mavibahçe, Karşıyaka Mavişehir Bölgesi'nde kısa aralıklarla yapılan üçüncü AVM. En büyük AVM unvanını taşıyor. Yürümekle bitmiyor. Dışarıdan şekerden yapılmış bir saray. İçeriden çok da özgün gelmedi. Ege Park tarzı çok katlı yapıya kocaman bir iç avlu eşlik ediyor. Özellikle sigara tiryakileri, çocuklu anneler ve eşi alışverişteyken sıkıntıdan kendini kesecek gibi hisseden erkekler için biçilmiş kaftan. İç bahçe/ avluya sıralanmış restoran ve kafeler de ayrı bir çekim merkezi. Özellikle Bostanlı gençliği için yeni bir kampusvari sosyalleşme ortamı. Bu arada, çocuklar için alışverişin çarşının kapalı bölümünde tek merkeze alınmasını dahice buldum.
Mavibahçe'de önemli sorun, otopark. Mevcut park alanları yeterli gelmiyor. Bölge trafiği dışarı taşacak şekilde kilitleniyor. Akşam iş çıkış ve hafta sonu mümkünse toplu taşıma kullanın ve aracınızı dışarıda bırakmaya çalışın.
İkinci bir konu, (Henüz ancak mağazaların yarısı dolu olsa da) giyimde insanları çekecek bir amiral gemisi markasının henüz olmaması. Ankara'nın meşhur lezzet markası Big Chefs, burada tek farklı alternatif. Deneyin.
Her iki alışveriş merkezinin yaptığı en büyük yanlış, tesis yarı yarıya boşken, üstelik inşaat işi bile bitmeden açılış yapmaları...
Mavibahçe'de yemek yerken arkanızda iş makinası çalışıyor, toz kalkıyor.
Point'te tuvaletler arızalı. Sıkışınca tuvaletin nerede olduğunu henüz personel de sizinle birlikte arıyor. Mesaneniz kuvvetliyse eksi birinci kata inin. Orada bir tane var. Ancak çalışan musluk iki tane, kuyruk var. Malum, bu çağda kapitalizme direnmek mümkün değil. Ama bu para hırsıyla keşke yarım işler yapılmasa. Hiçbirimiz salak değiliz. Eminim bu iki AVM de tamamlanınca harika yerler olacaklar. 'İzmir çok gelişmiş bir kasabadır' tezini kıran gurur tablolarımızdan sayılacaklar. Yine de ben buraları oturuncaya kadar bir daha gitmeyi düşünmüyorum. Ve ödediğim ücretin karşılığını tam almak istiyorum.
Koyun can derdinde
Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir organizasyonda, Uluslararası Rodos Yazarlar ve Çevirmenler Birliği'nin Rodos'ta yazarlar için özel bir sanat merkezi kurduğunu öğrendim. Rodos Belediyesi, bu merkezde dileyen yazarların konaklamasına izin veriyordu. Bunun şartı ise çok basitti: Orada bulunduğunuz süre içinde bir kitap yazacak, bir eser vereceksiniz.
Projenin içindeki zekaya dikkat edin!
Onlar size bir yatak sağlıyor. Maliyeti nedir ki Rodos için? Ya kazanç?
Orada bir kitap yazıp da bulunduğunuz ortamdan etkilenmemeniz, yazdığınız öykünün en az bir sahnesini Rodos'ta kurgulamamanız ne kadar mümkün? Ya da hiç olmasa, kitap çıktığında verdiğiniz röportajda; 'Bu kitabı yazmak için Rodos'ta inzivaya çekildim' demeniz ve adaya dikkati çekmeniz kaç puan? Bu ne güzel bir dolaylı tanıtım, bu ne akıllıca bir turizm hamlesidir?
Bir başka örnek de Norveç'ten... Harika bir fiyordun tepesine konumlanmış Nordik Sanat Merkezi, dünyanın hangi ülkesinden olursa olsun sanatçılara bazı ayrıcalıklar sağlıyormuş. Burada 2- 3 aylık üre boyunca yaşam ve ofis alanı, aylık hibe ve oturma izni veriliyormuş. Programın 2017 başvuruları, Mart 2016'da yapılacakmış. Eğer siz de seçilmiş bir tasarımcı, mimar ya da küratörseniz, merkez size aylık 3000 TL hibe veriyor ve seyahat masraflarınız da 1800 TL'ye kadar karşılıyormuş. Sanatınızı icra edebilmeniz için size hem bir stüdyo hem de 50 metrekarelik bir daire sağlanıyormuş. (Daha fazla bilgi için Nordisk Kunstnarsenter resmi sayfasını ziyaret vedebilirsiniz.) Bu haberleri alınca, bizim ülkemizde bu gelişmeler için kaç yıl beklememiz gerektiğini düşündüm. Sonra bu düşüncemin ne kadar aptalca olduğunu farkettim. Sen önce sanatın ayıp ve utanılacak bir şey olmadığını, her şeyden önce başlıbaşına bir 'iş' olduğunu bu topluma kabul ettir, ondan sonra gir böyle fantezilere efendi! Koyun can derdinde, yazar sanata destek derdinde!