• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Vermek diyeti HAKAN URGANCI

Vermek diyeti

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02 Ocak 2016, 16:06
Daha hayatın çok başlarında, minicik, dışarıya, anneye bağımlı insan yavrusu, önce memeyi 'alır'. İlk öğrendiği eylem almak olur. Bu yüzden hazzı hep almakta bulur.

Yemek almak, oyuncak almak, giysiler almak, otomobil almak, ev almak...

Çevresindeki herkesten talep ettiği ilk şey, almaktır. Bu satın almak da olabilir, dediğim gibi birilerinden iltifat almak da...

Doğal olarak haz, almanın kendisindedir.

Kendini geliştiremeyen insan, kazık kadar olduğu halde hala almak peşindedir. Bunlar ilgi budalası olurlar, bunlar alışveriş bağımlısı olurlar. Tabii aslen insancık, almanın değil vücudunda salgılanan endorfinin, yani mutluluğun peşindedir.

Oysa alarak elde edilen haz çok kısa sürecek (hatta tam bir bağımlının yaşadığı gibi) her seferinde kısalacak, beynin haz merkezi her seferinde daha zor uyarılacak, hep 'daha, daha' diyecek.

Gelişmiş insan beyni, alma eylemini sadece 'ihtiyacı kadar'a indirmeyi başarabilmiş olandır. Sadece ihtiyacı kadar giysi, dışarıdan gelen motivasyonun bile sadece az miktarda olanı...

Yetişkin bir insan, artık hazzı ya da motivasyonu kendi iç kaynaklarıyla karşılayabilendir. Biz buna 'alan' insandan 'olan' insan'a geçiş kabul edebiliriz. Çünkü artık insan, aldığı her şeyin kendisi olmuş durumdadır.

Olgunluğun üst basamağında 'veren' insan bulunur. Vermek, almaktan daha zayıf bir haz kaynağı olsa da daha avantajlıdır. Hem verenin kendisi, hem de, içinde bulunduğu toplum için. Böylelikle iyilik dalgası yayılarak toplumu saracaktır. Ayrıca veren kişi, daha uzun süre boyunca mutlu olacaktır. Neden mi? Basitçe izah edeyim, çünkü maşallah yeme içmeyle ilgili her şeyi, her rejim türünü artık çok iyi biliyorsunuz.

Almayı, şekerden ve karbonhidrattan zengin beslenmek olarak düşünebiliriz. Bir anda büyük bir haz, kısa süreli ama güçlü bir enerji kaynağına sahip oluyorsunuz. Ancak biliyorsunuz ki, böyle beslendiğinizde (vücut şekeri hemen yaktığı için) çok kısa sürede hemen tekrar acıkıyorsunuz. İşte aldığınızda vücudunuzda yaşanan durumun bir benzeri.

Vermeyi ise yine karbonhidrat ve şekerce zayıf (sebze ve protein ağırlıklı) beslenme olarak hayal edin. Beslendiğinizde ilk olarak müthiş bir haz vermez. Ancak yediğiniz şeyi sindirmeniz zaman alacağı için uzun süre tok hissedeceksiniz. Ayrıca toplum(vücudunuz) çok daha sağlıklı olacak.

İşte alma- verme diyetini böyle açıkladık. Pek çok kişi soracaktır, 'Peki bu işi böylesine güzel özümsemiş yazarımız artık almanın hazlarından vaz geçip vermenin engin denizlerine açılabildi mi?' diye...

Elimden geldiği kadar verme eylemini artırmaya çalışıyorum buna rağmen almanın hazzından vazgeçebilmiş değilim.

Örneğin, verdiğim kişiden maddi olmasa da manevi bir karşılık mutlaka beklediğimi (bu da bir almak) fark ettim. Bir teşekkür bile gelmeyip üstüne ekstra bir şey daha istendiğinde (çünkü artık o kişiyi de bir alma bağımlısına dönüştürdünüz. Sizden almaya alıştı. Sizi dev bir meme olarak görüyor ve hep daha geç doyuyor)iyice sinirlendiğimi fark ediyorum.

Buna da bir çözüm buldum kendimce. Artık hep aynı kişiye 'vermiyorum'. Hatta daha da iyisi (veren el alan eli bilmeyecek) bazen bilmediğim kişilere yardım yapıyorum. Dolayısıyla onlardan bir beklentim de olmuyor. Kaç sevaptan kurtul günahtan hesabı, gereksiz yere sinirlenmiyorum.

Ha, iltifat almak, beğeni toplamak konusunda daha hala 'alma' seviyesinde olduğumu söyleyebilirim.

Şimdi beni sinirlendirmeden bu yazıyı beğenip paylaşabilir.

Ağzıyla içmek

Butt Chugging Cough Syrup, evlerden ırak, yurt dışında gençler arasında hızla yayılan yeni bir moda, bir parti trendiymiş. Selfie gibi hızlı yayılsa da, onun kadar masum değilmiş. Ben iğrenç buldum. Yazının bundan sonrasını midesi zayıf olanlar okumasın! Bir genç duvar dibine amuda kalkıyor. Arkadaşları da bir minik pompa içindeki içkiyi (daha da iyisi, kafa yapan bir tür öksürük şurubunu makattan (fitil yapar gibi) zerk ediyorlarmış. Bu sayede hem gencin ağzı içki kokmuyor, hem barsak yoluyla içki daha hızlı kana karışıyor, hem de bolca gülüyorlarmış. Tövbe yarabbi! Eskiden içip dağıtanlara 'Ağzıyla içmiyor' derdik. Sanırım artık onlara başka bir benzetme yapmamız gerekecek. Çünkü gerçek ağzıyla içmeyenler bulundu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.