• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • 28°C
  • Namaz Vakitleri
  • USD 38,6438
    EUR 43,7506
    GBP 51,4001
    CHF 46,8837
    JPY 26,7518
    BIST 9.199,7100
  • VavTv Canlı Yayın
Günümüz dünyası AYSUN METE

Günümüz dünyası

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19 Nisan 2025

Günümüz dünyasının giderek daha "çılgınca" bir hal aldığı pek çoğumuzun dengesiz, fanatik, tatminsiz, amaçsız ve toplumdan uzaklaşma eğiliminde olduğu yönündeki düşüncelerinizde yalnız değilsiniz. Tarihin derinliklerine indiğimizde, büyük fikir ayrılıklarının ve toplumsal çalkantıların her dönemde yaşandığını görüyoruz. Örneğin Roma İmparatorluğu'nda yaşanan köle isyanları, Ortaçağ Avrupasındaki dini reform hareketleri, 1789 Fransız Devrimi ve benzeri pek çok olay, farklı zaman dilimlerindeki farklı koşulların, inançların ve değerlerin bir yansımasıydı. Ancak şimdilerde, öfke, değer yargıları, nefret, davranış biçimleri ve bakış açılarımızın seviyesi, adeta çağ atlayarak bambaşka bir boyuta ulaştı. Öyle bir noktadayız ki, bu durum çevremiz ve demokratik düzenimiz için açık bir tehdit oluşturuyor gibi görünüyor. Toplumsal bir "anormallik" hali yaşıyoruz ve bu durumun altında yatan pek çok karmaşık neden var.

YALNIZLIK HİSSİ
Artan stres ve yaygınlaşan anksiyete, hayatımızın bir parçası haline geldi. Günümüzün hızlı temposu, iş hayatının getirdiği baskılar ve sosyal medyanın etkisi bu sınırları daha da zorluyor. Sonuç olarak, öfke kontrolü sorunları, sabırsızlık ve tahammülsüzlük gibi durumlarla daha sık karşılaşıyoruz. Birçoğumuz yalnız hissediyor ve sosyal bir izolasyonun pençesinde kıvranıyoruz. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için bu yalnızlık hissi daha da derinleşiyor. Sosyal medya, iletişimimizi artırsa da, gerçek, yüz yüze ilişkilerin yerini tutması mümkün değil. Yakın gelecekte yapay zekaya duyguların entegre edileceği düşüncesi ise ürkütücü bir olasılık. Duygusal zekayı anlamak üzere programlanacak bir yapay zeka, bizleri daha da yalnız ve anlaşılmamış mı hissettirecek, yoksa tatmin duygusuyla daha mutlu mu olacağız, belirsiz...
Sosyal medyanın sunduğu bilgiye hızlı erişim imkanı kuşkusuz hepimiz için değerli. Ancak aynı zamanda bilgi kirliliği, yanıltıcı haberler ve nefret söylemleriyle de karşı karşıyayız. Siber zorbalık, psikolojik sorunlar, uyku bozuklukları, dikkat dağınıklığı ve iletişim problemleri gibi pek çok olumsuz etki hayatımızı kuşatıyor. Dahası, sosyal medya her geçen gün kutuplaşmamızı derinleştiriyor, önyargıları artırıyor ve şiddet eğilimlerini körüklüyor. Sürekli bir suçlu arayışındayız. Bireysel travmalarımız çoğaldı; depresyon, anksiyete, öfke nöbetleri ve kontrolsüz tepkiler hayatımızın bir parçası haline geldi. Siyasi kutuplaşmalar ise aramızdaki ayrışmaları ve gerginlikleri derinleştiriyor. Peki bu karmaşık ortamda ne yapmalı, nasıl bir yol izlemeli?

KİMLİK İNŞASI
Bence bu sorunların köküne inmek için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmemiz gerekli. Belki de ilk adım olarak, ülkemizde ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak gerekiyor. Ardından, çocuklarımıza hoşgörüyü, empatiyi ve benzeri insani değerleri erken yaşta aşılamalıyız. Burda da yine yazdığım her sözcük eğitim diye bağırıyor. Medyayı bilinçli bir şekilde kullanabilmek ve çocuklarımızı bilinçli sosyal medya kullanıcıları olarak yetiştirmek de hayati önem taşıyor. Toplumsal diyalog kurmakta belki sorun yaşamıyoruz ancak uzlaşma kültürümüzü geliştirmemiz gerektiği ortada. Özetle, tüm bu sorunların üstesinden gelmek için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ortak bir çaba şart. Ulusal kimliğimizi olumsuz bir bakış açısıyla değil, olumlu bir şekilde vurgulamaya başladığımızda ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum.
Bu arada topluluk ruhu ve gönüllülük deyince ilk aklıma gelen örnek yine ikinci evim olan İngiltere. Toplumda birlik, dayanışma, yardımseverlik ve topluma katkıda bulunma gibi değerler öyle gelişmiş düzeyde ki bunu hem onların ruhlarında hem de gönüllülük faaliyetlerinde belirgin bir şekilde görebiliyosunuz. Haftaya köşemde topluluk ruhuyla ilgili bu konuya özellikle yer verip, deneyimlerimi sizlerle paylaşacağım.
Lafı uzatmadan; İş birliği, şeffaflık, düşünceli davranışlar, yaratıcı çözümler, sağduyu ve ortak iyilik anlayışı gibi ilkelerle hareket edersek, zorlukların üstesinden gelebiliriz. Ancak toplumumuzda ortak iyilik kavramı ne yazık ki yeterince gelişmiş değil. Sağduyu öyle nadir görülen bir değer ki... İş birliği ve gerçek empati yerine genellikle bencilliğimiz ön plana çıkıyor. Uzun vadeli ve yapıcı çözümler üretmek yerine, kısa vadeli kişisel çıkarlarımızı düşünüyoruz. Önceliğimiz malesef çözüm odaklı olmak yerine, suçlamak, şikayet etmek, ertelemek ve rahatsız edici gerçekleri elimizin tersiyle itip görmezden gelmek... Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın hikayesi... Peki, toplum olarak arzu ettiğimiz geleceğe ulaşmak için ihtiyacımız olan güvenilir, gerçekçi ve iyi düşünülmüş planlar nerede? Bu sorunun cevabını hep birlikte aramak ve harekete geçmek, en önemli görevimiz. Artık ulusal bir akılla ortak hareket etme zamanı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.