İçinde bulunduğumuz küresel konjonktüre bağlı olarak Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren en kritik sorun, özel kesimin borçları, özellikle de dış borçları olacak. Zaten kur basıncının makul seviyelerin oldukça üzerinde olması da bundan kaynaklanıyor. Dikkat ederseniz bir süredir kurlar spesifik bir nedenle yükseliyor, o neden ortadan kalktığında kurlar eski seviyelerine hatta yakınına bile gelemiyor. Rakamlarla dış borçların ne denli geniş hacminin olduğunu hatırlayalım, ardından Merkez Bankası'nın bugün vereceği olası faiz kararının piyasalara yansımasını değerlendirelim. Tabii FED'in bir hafta önceki kararını da ihmal etmemek kaydıyla. Reel kesimin yurtdışından borçlandıkları döviz kredileri 80 milyar Dolar iken yurtiçinden temin ettikleri döviz kredileri 172 milyar Dolar'a ulaşıyor. Bu seviyedeki borçlar sonucu toplam döviz yükümlülükleri de toplam varlıklarının yüzde 23'ünü biraz aşıyor. Şu cümleyle daha net anlatmış oluruz reel kesimin durumunu; firmaların döviz borçları sahip oldukları dönen ve duran varlıklarının neredeyse dörtte birine ulaşmış durumda.
İNŞAAT BAŞTA GELİYOR
Finans dışı özel kesimin, yani banka ve diğer mali kuruluşlar dışında kalan firmaların dış borçları son 6 yılda 2 kat artış göstermiş. Daha önceki seviyeler ihracatın yüzde 53'ü iken şuanda yüzde 115'e kadar yükselmiş. Yeri gelmişken küçük bir not düşelim; ihracat döviz kazandırıcı bir faaliyet olduğundan döviz borçlarına oranı ya da Merkez Bankası'nın sahip olduğu döviz rezervine borçların oranı kur basıncı açısından önemli bir parametredir. Reel kesim içinde ise en sorunlu sektör inşaat...
Döviz borçları toplam borçlarının yüzde 60'ını oluşturuyor. Üstelik inşaat sektörünün yaptığın ihracat sadece yüzde 10 düzeyinde kalıyor. Dolayısıyla inşaat çok az döviz kazanabilen buna karşın fazlaca döviz borcu olan bir sektör konumunda...
Reel kesim için en az dış borç hacmi kadar hayati önem taşıyan bir veri daha var elimizde...
TL'deki her yüzde 7'lik artış özel kesimin bu büyüklüklerle borçlarının TL cinsinden 30 milyar TL'ye yakın artmasına neden oluyor. Gerçekten çarpıcı bir durum...
Eğer Dolar kuru 3'lerden yüzde 7 artış ile 3,21'e çıkarsa reel kesim açık döviz pozisyonları için 30 milyar TL daha fazla bir kaynağı borçları için tahsis etmesi gerekiyor.
DEĞİŞİKLİK OLMAZ
Gelelim Merkez Bankası'nın kararına... Bugün çok büyük olasılıkla faizlerin aynı seviyede korunduğunu duyacağız Merkez Bankası'ndan. FED'in bu ayı pas geçmesi, Ekim'i de pas geçecek olması kurların yüksek basıncını bir nebze olsun düşürdü. Diğer bir deyişle Merkez Bankası'nın üzerinden kur baskısını biraz aldı. Açılan bu hareket alanını Merkez politika faizini yüzde 7,5'da marjinal fonlama oranını da yüzde 10,75'de tutarak değerlendirecek. Borçların hacmi ile Merkez Bankası'nın faiz kararını bir arada incelersek...
Çok kısa vadede fonlama oranlarının aynı düzeyde kalacak olması kurların ve faiz oranlarının yatay seyri anlamına gelecek. Kısacası bayram öncesi piyasalar bizleri pek üzemeyeceğe benziyor. Ancak sonrasında borç stoğu gerçeği ile tabii seçim ve siyasi belirsizliklerinde etkisiyle piyasalarda yeniden dalgalanmalara tanık olacağız.
İyi bayramlar efendim...