Merkez Bankası'na göre var düzelme. Hem küresel ekonomi hem de Türkiye ekonomisi koşullarında iyileşme kaydediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun yaptığı Tüketici Güven Endeksi de iktisadi aktörlerin ekonomiye güven duymaya başladıklarını gösteriyor.
Gerçekten Türkiye ekonomisi temkinli duruşun terk edileceği noktaya gelmiş olabilir mi?
Merkez Bankası penceresinden ekonominin görünümüne bakalım sonrasında ne kadar gerçekçi tespitler yapıldığını sorgulayalım...
Gelişmiş ülkelerin büyüme potansiyellerinin temel göstergelerinden birisi olan PMI (Purchasing Manager Index) ortalaması 50 düzeyinin üzerinde seyrediyor. Bu da başta Euro Bölgesi olmak üzere gelişmiş ülkelerin ekonomik faaliyetlerinin hızlanacağı anlamına geliyor.
Bu coğrafya Türkiye'nin en büyük ihracat partneri olduğundan Euro Bölgesi'nden bu yıl ihracata olumlu katkı gelebilecek.
RİSK İŞTAHI ARTIYOR
Küresel ekonomide olumlu gelişmeler çerçevesinde yabancı sermaye risk iştahı da gelişmekte olan ülkeler lehine devam ediyor.
FED ve Avrupa Merkez Bankası normalleşme süreçlerine tam anlamıyla başlamadıkları için sıcak para girişinde şimdilik bir sorun görünmüyor. Sıcak para girişlerinin artması doğal olarak kur baskısını azalttığı gibi Borsada hisse senetlerinin değer kazanmasına neden oluyor. Aynı zamanda bu yıl içinde Kredi Garanti Fonu destekli kredilerin sürecek olması iç talebin canlı kalmasını sağlayacak bu da büyüme hızını yükseltici etki yaratacak.
Merkez Bankası önümüzdeki dönemde, turizmde süregelen toparlanmanın, küresel büyüme görünümündeki iyileşmenin ve reel kurun destekleyici seyrinin ihracat kanalıyla büyümeye ve cari dengeye olumlu katkı vermeye devam etmesini de bekliyor.
DİĞER BAKIŞ AÇISI
Yukarıda kısaca özetlediğim Merkez Bankası tespitlerinin bazıları dikkate alınması gereken iyileşmeler olabilir. Ancak bazılarının da ne yazık ki biraz abartılı olduğunu söylememiz gerekiyor. Euro Bölgesi ekonomilerine yaptığımız ihracat toplam ihracatımızın yüzde 45'ine ulaşıyor. O coğrafyanın büyüme hızının momentum kazanması sonucu Türkiye ekonomisinin dış talebi de yükselecek.
Diğer pencereden bakarsak...
Kurların sakin seyri Türkiye ekonomisinden ya da gelen sıcak paradan öte dışsal faktörlerden kaynaklanıyor.
Daha önceki yazılarda vurguladığım gibi doların zayıf seyri, Amerika'nın politik adımlarından ve Trump'ın yarattığı güven sorunlarından kaynaklanıyor.
Kuzey Kore didişmelerinin son bulması, Trump'ın diplomasi adabına uygun tavır takınması, vergi reformunu hayata geçirmesi, dış ticarette korumacı politikalarla dış talebi devreye sokması büyük olasılıkla daha şahin bir FED çıkaracak karşımıza...
Tüm bunlar da dolara yukarı yönlü baskı kuracak kuşkusuz.
Dikkat ederseniz sıcak para girişinde artış olurken doğrudan yabancı sermaye girişi yerinde sayıyor. Yıllık 10 ile 12 milyar aralığında kalıyor. Bunların büyük kısmı da yeni yatırımlar yerine mevcut işletmelerin bir kısmının devralınması şekilde gerçekleşiyor. Kaynak ise Katar gibi Körfez ülkeleri...
Son olarak TÜİK anketinden çıkan bir sonuca değinelim. Ocakta Tüketici Güveni yükselmiş. Özellikle konut ve otomobil alımı için oldukça uygun koşullar olduğunu düşünüyormuş hane halkı. Otomobil ve benzin fiyatları artarken, kredi oranları yükselmişken nasıl alabileceklerini gerçekten merak ettim.