Altın ilk uluslararası parasal sisteme konu olan araç... Sonrasında dolar geliyor Bretton Woods ile.
Dolayısıyla altının ve doların hegemonyası oldukça gerilere gidiyor. Her ikisi de merkez bankalarının rezervinde ağırlıklı olarak yer alıyor. Bazı ülkeler dolardan öte altını rezervlerinde ön plana çıkarıyorlar.
2018 sonu itibarıyla ABD altın rezervinde 8 bin 407 ton altın hacmi ile rekoru elinde bulunduruyor. ABD'yi 3,4 bin ton ile Almanya, 2,5 bin ton ile İtalya izliyorlar. Türkiye ise 506 ton ile 11. sırada bulunuyor. Merkez Bankalarının yanı sıra yatırım, mücevher ve sanayide kullanılmak üzere her yıl 4 bin ton altın talep ediliyor.
Dünya Altın Konseyine göre kalan 6 ayda hem ekonomik hem de bazı jeopolitik faktörler altın talebine olumlu katkı yapacak.
Ekonomik unsurların başında gelişme gelişmiş ülke merkez bankalarının rota değiştirerek yeniden para politikalarını gevşetmeleri geliyor. Eğer faiz oranları yeniden aşağı çekilirse merkez bankaları tarafından, tahvillerin enflasyon sonrası yani reel getirileri de tatminkar seviyelerin altına inmiş oluyor.
YÜZDE 70'İ NEGATİFTE
Dünya Altın Konseyi bu konuda güzel bir çalışma yapmış. Ocak 1971 ile Haziran 2019 döneminde gelişmiş ülke tahvillerinin reel getirilerinin pozitif olduğu dönemlerde altının ortalama aylık getirisi yüzde 0,6'lar düzeyinde kalmış.
Buna karşın enflasyon arındırıldıktan sonra kalan tahvil getirilerinin negatif olduğu süreçte altının ortalama aylık getirisi yüzde 1,2'lere kadar yükselmiş. Bir yerde getiri ikiye katlamış.
FED'in bu yılın başında, 2019 için faiz yükseltme olasılığının ortadan kalkması hatta enflasyon gelişmelerine bağlı olarak büyük olasılıkla iki kez faiz indirimine gitmesi gerçeğinin somutlaşması sonrasında yaklaşık 13 trilyon dolar hacmindeki gelişmiş ülke tahvillerinin yüzde 70'nin reel getirileri sıfırın altına indi. Kalan yüzde 30'un enflasyon sonrası getirileri ise yüzde 0 ile 1 aralığında bulunuyor.
Dolayısıyla bu ayın sonunda FED'in 25 baz puan faizi aşağı çekmesi ile tahvillerin getirileri de negatif olacak. Sonuçta tahvil getiri açısından tatminkar olmadığından yine tahvil gibi riski düşük alternatif yatırım aracı altının önü açılacak gibi görünüyor.
Özetlediğimiz bu ampirik çalışmanın yanı sıra bazı siyasi konular da altın için tetikleyici etki yapacak.
HANGİ JEOPOLİTİK FAKTÖRLER?
Ekonomik ve siyasi açıdan belirsizlikler ve buna bağlı olarak yükselen risk algısı yatırımcıları klasikleşmiş tanımlama ile güvenli liman arayışına, yani altına yöneltiyor.
Dünya Altın Konseyine göre yılın ikinci yarısında altına momentum kazandıracak 3 tane jeopolitik unsur etkili olacak.
Birincisi ABD'nin başta Çin olmak üzere bazı ülkelere açtığı dış ticaret savaşları...
Şuan ateşkes var. Ancak ABD'nin dış ticaret açığı kaygısından öte bazı siyasi nedenler de denklemde yer aldığından yıl içinde zaman zaman söylemler bazında da olsa bu konunun gündeme gelme olasılığı yüksek görünüyor.
İkincisi ABD İran gerginliği... İran ile varılan nükleer anlaşmadan geçen yıl ABD tek taraflı olarak çekilmiş ve Washington ve Tahran'da sular yeniden ısınmıştı. Sonrasında Umman Körfezi'nde iki tankere yönelik gerçekleştirilen saldırılar ile ipler tamamen koptu. Malum geçen ay İran'ın ABD'ye ait insansız hava aracını düşürmesi tam tuz biber olmuş ve iki ülke savaşın eşiğine gelmişlerdi. Ne yazık ki iki ülkenin sorunu sınırlı kalmayacak tüm dünyayı Türkiye dahil, yakından ilgilendirecek. Üçüncüsü İngiltere'nin AB'den nasıl ayrılacağı konusu... Ekim sonunda kararı verecekler. Ya anlaşmalı ya da anlaşmasız veda edecekler Avrupa Birliği'ne. İşte bu gerçeklerden hareket eden WGC altın için iklimin ılımanlaştığını iddia ediyor. Sadece şu faktörü satır arasına sıkıştırmış; Dünya altının talebinin yaklaşık yüzde 20'sini yapan Hindistan'ın Finans Bakanlığı altın ithalatına uyguladığı vergiyi yüzde 2,5 daha arttırmış.
Sözün özü altına yatırım yapılabilir.
Tabi karar sizin.