Piyasalarda işlem gören varlıkların fiyat hareketlerini bizlerin tansiyonuna benzetebiliriz. Sürekli bir yükselen bir düşen tansiyon nasıl insanı sersem gibi yapıyorsa bir varlığın fiyatının yüksek bir bantta dalgalanması da piyasaların sağlığını o kadar bozuyor.
Belli oranda piyasa hareketlerini tansiyona benzetsek de aralarında çok önemli bir fark var. Bir varlığın fiyatında kısa sürede aşırı değişim olduğunda kaçınılmaz olarak bir servet transferi gerçekleşiyor.
Benim XYZ hisse senedini 5 liradan aldığımı varsayalım. Kısa süre içinde fiyatı 9 liraya çıktığında hemen fırsatı değerlendirip satış yaparsam 4 lira kazanmış oluyorum. Bu kadar kısa sürede şirketin katma değer yaratması ve şirketin piyasa değerini yükseltmesi mümkün değil. Peki, benim 4 lira nereden geldi? XYZ hisse senedini 6, 7, 8 ve 9 liradan almış olanların kayıpları benim kazancım oldu. Bileşik kaplar gibi. Zaten hangi bilim dalı olursa olsun sonucu fizik kuralları belirliyor. Sonuçta 9 liradan almış olanların 4 lirası, 8 liradan almışların 3 lirası benim gibi düşükten almışlar arasında yer değiştiriyor.
EKONOMİ TOLERE ETMEZ
Hisse senetleri hatta kripto paralar gibi çok riskli finansal araçların fiyat oynaklıklarının dönem dönem makul seviyelerin üzerine çıkması bu araçların doğası gereği belki tolere edilebilir. Ancak kurlar ve emtialar gibi doğrudan üretim süreçlerini etkileyen unsurların olağan dışı oynaklıkları ekonomi tarafından kolay kolay tolere edilmez. İşte bu yüzden sağlıklı fiyatlama davranışları olmayacağından belirsizlikler ve buna bağlı olarak riskler yükselmeye başlar.
Üretimde kullanılan temel girdilerin bir kısmı ithal olduğundan hem yurtdışındaki fiyat hem de kurlardaki değişimler üretim maliyetini ve nihai fiyatı belirliyor. Yani önce maliyet enflasyonu göstergesi olan Yİ-ÜFE'yi daha sonra zaman gecikmesi ile belli oranda da talep enflasyonu göstergesi TÜFE'yi etkiliyor.
Dolayısıyla kur oynaklığının makul bant içinde olmasının ekonomimiz açısından hayati önemi var. Özellikle de üretimde dışa bağımlılık oranı azaltılana dek. Son büyüme rakamlarından üreticilerin stoklarını kullandıklarını gördük. Bu durumda ithalat fiyatlarının yükselmesine bağlı olarak daha maliyetli girdi kullanmak zorunda kaldılar.
Enflasyonun yukarı yönlü patika izlemesinin bir nedeni de bu açıkçası.
MAKAS AÇILMAMALI
Geçen hafta uygulamaya giren yeni önlemlerin katkısıyla kurlar olağandışı tırmanıştan sonra yeniden biraz daha makul seviyelere geriledi. Bu düşüşün fiyatlara ve enflasyona olumlu yansıması ise kuşkusuz gecikmeli gelecektir. Tabii bu süreçte kur oynaklıklarının minimize olması gerekiyor.
Dövize yönelişi engelleyecek ve aynı zamanda mevcut döviz sahiplerinin liraya dönüşünü sağlayacak yeni araçların başarıya ulaşması ve oynaklıkları azaltabilmesi enflasyon ve yurtdışı gelişmelere bağlı olacak. Şu gerçeğin altını çizmeliyiz; enflasyonun yükselmesi sonucunda ABD enflasyonu ile farkın açılması kurlara yukarı yönlü baskı yapacak. Aynı zamanda FED'in doları güçlendirici yönde atacağı adımlar da kur üzerindeki baskıyı kaçınılmaz olarak artıracak. Son söz olarak şunu söyleyelim. Makasın açılmaması çok önemli uygulamanın devamlılığı açısından.
Makasın açılmaması ise Merkez Bankası'nın kararlarına kalıyor. Artık ince ayar yapmak zorunda...