• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Egemenlik, demokrasi ve KCK

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 03 Kasım 2011, 18:27
Bir profesör kadın ve bir Marksist yayıncının tutuklanmasıyla birlikte "KCK nedir?" tartışmaları yeniden başladı. Hiç kafa karışıklığına gerek yok; bizim KCK'nın ne olduğuna dair bir hüküm vermemize de gerek yok. KCK'nın ne menem bir şey olduğunu bu melun örgütün bizatihi kendi liderlerinin ağzından ve kendi belgelerinden izleyelim.
İşte size bir belge: KCK'nın kuruluş sözleşmesi. Aslında tam olarak kurulacak bir devletin anayasa metni.
"Madde 3- Amblemi, yirmi bir ışından oluşan sarı güneş içinde kırmızı yıldızdır. Bayrağı, yeşil zemin üzerinde, içinde kırmızı yıldızın yer aldığı yirmi bir ışınlı sarı güneşten oluşur. Ebadı ayrı bir yönetmelik ile belirlenir."
Bizim anayasamızın bayrakla ilgili maddesini açın bakın, neredeyse oradan kopya edilmiş. Bir örgüt düşünün ki kuracağı devletin bayrağının ebatlarını dahi sözleşmesinde belirtiyor.
İşte size aynı belgeden bir başka madde:
"Madde 15- Yüksek Adalet Divanı: Kongra Gel tarafından KCK yurttaşları arasından seçilen yedi asil, dört yedek üyeden oluşur. KCK sözleşmesinin yargı alanında uygulanmasını sağlamak, sözleşmeye aykırılık durumlarını gidermekle görevlidir. KCK yargı sistemindeki tüm mahkemelerin en üst temyiz merciidir."
Yani KCK, Türkiye Cumhuriyeti yargısından ayrı olarak kendi yargısını oluşturmuş, kendisini de bu yargı sisteminin en tepesine temyiz makamı olarak oturtmuş.
KCK'nın ne olduğu konusunda yukarıdaki belgeyi yeterli bulmayanlara bir başka belge daha:
8 Ekim 2011 tarihli Taraf Gazetesi'nde, Ahmet Altan'ın köşesinde KCK Başkanı Murat Karayılan'ın bir mektubu yayınlandı. Bir sürü bildik örgüt yalanını yazdıktan sonra dosdoğru bir şey söylüyor bu terörist başı. Aynen yazıyorum buraya:
"KCK bir örgüt değil, bir sistemdir."
Okuyucular Karayılan'ın bu sözüyle yukarıdaki KCK sözleşmesini birlikte düşünsünler. Birlikte düşününce ne olacak? Şu olacak, KCK denen yapılanmanın ne olduğu kabak gibi ortaya çıkacak. Bir başka şey daha ortaya çıkacak: Türkiye Cumhuriyeti'nin savcıları neden harekete geçti, bunu anlayacağız.
Yani, kendi anayasası olan, kendi yargısı olan, kendi vergi sistemi olan ve kendi güvenlik gücü olan (öz savunma gücü) paralel bir devlet örgütlenmesi ihdas etmeye çalışıyor KCK.
***
Şimdi sorma zamanıdır; kendine saygısı olan hangi egemen devlet, kendi topraklarında bir örgütle egemenlik haklarını paylaşır?
Hangi haysiyetli bir devlet, kendi hukuk düzenine, kendi vergi düzenine alternatif bir yapılanmayı kabul eder?
Hangi ciddi devlet, yasalarında, anayasasında suç olan eylemleri ve uygulamaları görmezden gelebilir?
Ve hangi devlet, hangi millet, tarihin ve coğrafyanın bin yıllık tasarımının terör yoluyla bozulmasını içine sindirebilir?
KCK dediğimiz örgüt PKK'nın da üstünde bir yapılanmadır. Bu örgüt insanların ölüm emrini veriyor, okul yakıyor, sokakları savaş alanına çeviriyor, otobüslerde lise talebesi Serapları bu örgüt yakıyor.
Devlet herkesin gördüğü gerçeği görmezden mi gelecekti?
***
Gelelim meselenin bir başka boyutuna: PKK'nın ve KCK'nın açıkça lobiciliğini yapan liberallerle biz demokratların arasında kesin bir ayrım çizgisi oluşmaya başladı. Aydın Menderes'in bu konuya değineceğini öğrendiğim pazartesi yazısını herkesin okumasını tavsiye ederim. Bu çevreler özellikle KCK davasından tutuklanan Büşra Ersanlı adlı akademisyen ile Rakıp Zarakolu adlı yayıncının tutuklanmasına tepki gösteriyorlar. Suç işleyen birinin isminin önünde belirli unvanlar olunca dokunulmazlık mı kazanıyorlar, anlayamadık. Üstelik bu tepkileri gösteren liberal tayfanın, söz konu olan Silivri sanıkları olunca, bu insanların her birinin isminin önünde koca koca unvanlar olmasına rağmen, kalemlerinden kan damlıyordu. Bu ikiyüzlülüğü not ediyoruz. Kaldı ki o profesör kadının PKK'lılara" isyan nasıl çıkarılır?" diye dersler verdiğini bu ülkenin İçişleri Bakanı açıkladı.
***
Bir başka husus: KCK tutuklamalarını eleştirenlerin insani ve ahlaki sorunları olduğu sonucuna varmamız kaçınılmazdır. Benim bazı yakın arkadaşlarım da dahildir buna. Zira arkasını dünyanın en vahşi terör örgütüne dayamış bir zümrenin siyaset yapmasını sivil ve meşru siyaset olarak nitelemek, bunu yapan eğer değerlerlerini kaybetmemişse, açıkça gaflettir. Ben Türkiye'nin bölünmesi ve ayrılıkçı fikirler de dahil, her şeyin özgürce konuşulabilmesine taraftarım. Ancak, silahların gölgesinde siyaset yapmak bir insanlık suçudur; bu suçu işleyene alan açmaya çalışanları da bu suçun bir parçası sayarım. Oryantalize olmuş aydınlar hem liberal alanı, hem düşünce alanımızı yeterince kirlettiler. Onların demokrasimizi ve demokratlığı kirletmesine müsaade etmeyeceğiz, edemeyiz. Biz demokratız, bizim için millet, vatan, bayrak değerlidir. Biz Kürtler de dahil, herkes için sonuna kadar demokrasi isteriz ama devletin egemenlik hakkıyla demokrasiyi karşı karşıya getirmeye çalışan anlayışla da bir arada olamayız.
O nedenle, KCK operasyonlarını gönül rahatlığı ile destekliyorum.
Bağımsız yargının hem adil olacağına hem de bu ülkeyi koruyacağına inanıyorum.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.