İskender Pala son dönemin en verimli çalışan bilim adamlarından birisi. Hem birinci sınıf bir bilim adamı hem de gerçek bir sanatçı. Son yıllarda yayınladığı kitaplar Türk edebiyatının, özellikle de eski Türk edebiyatının geniş kitleler tarafından sevilip izlenmesine neden oldu. İskender Pala asker kökenli bir bilim ve sanat adamı. Yakın geçmişteki o saçma sapan uygulamalar sonucu ordudan atılmış birisi. "İki Darbe Arasında" adlı kitabında ordudan atılma hikayesini anlatır İskender Hoca. İskender Pala hakkında başka bir gün ayrıntılı bir yazı yazacağım. Bugün onun Yunus Emre'yi anlattığı "Od" adlı kitaptan, daha doğrusu kitabın isminden hareketle Anadolu'da bizi millet yapan esas değerin ne olduğu üzerinde duracağım.
***
"Od" Türkçe bir kelime. "Ateş" demektir. Bugünün Türkçe'sinde harika bir biçimde yaşıyor bu kelime. Evimizdeki "oda" işte bu "od"dan geliyor. "Od", yani ateş yanan yerdir oda. Yani ocağın yandığı yerdir. "Otağ"dır. Herkesin o yanan "od"un etrafında bir araya geldiği ocaktır. Birliği, beraberliği ve sürekliliği vurgulamak için "Ocak sönmesin, ocağın tütsün" deriz bugünkü Türkçe'de, ki aynı köke istinat eder. İşte Anadolu tarihinde herkesin etrafında toplandığı, ısındığı, farklılıkları kardeşliğe dönüştürdüğü bir ocak vardır ve bin yıldır o ocağın "od"unda hep birlikte ısınıyoruz. Bu "od"un, bu ateşin ismi doğrudan doğruya ve açıkça İslam'dir ve İslam'dan neşet etmiş Müslümanlık kültürüdür. O kültürün muesseseleridir, o kültürün bayramlarıdır ve ritüelleridir.
***
Esasen son Van depremi ve ondan önce binlerce kere yaşadığımız ortak acılar bize Müslümanlığın ruhlarımıza kadar sinmiş bir kardeşlik ve bir arada yaşama kültürünü öğrettiğini gösteriyor. Geçtiğimiz aylarda "Tarihin Arka Odası"nda ünlü tarihçimiz Prof. Dr. Halil İnalcık'ın söyledikleri Anadolu "ateş"inin ne olduğunu, Anadolu'nun nasıl bir "oda"ya ve "otağ"a dönüştüğünü ortaya koydu ve meseleyi yerli yerine oturttu. Şöyle dedi İnalcık Hoca: "94 yıllık ömrümde bugün geldiğim noktada, gördüm ve anladım ki Anadolu'da yerleşik Ermeni, Rum, Kürt, Türk ve diğer kavimleri bir arada tutan, harmanlayan, yaşatan değer Müslümanlık'tır." Halil Hoca bu tespitiyle sadece tarihe ışık tutmuyor, bugünkü sorunlarımıza ve geleceğe de bir bilgelik projektörü yakıyor.
Bize düşen Anadolu'nun "od"unu söndürmemektir. Türkiye otağının maneviyat direğini sağlam tutmaktır. Ocağı birlik ve beraberlik içinde tüttürmeye devam etmektir. Etnik kökeni ve inancı ne olursa olsun, herkesin hayrına olanın bu olduğunu koskoca bir tarih söylüyor.
Bu duygular içinde tüm halkımızın mübarek Kurban Bayramı'nı gönülden kutlarım.