• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Nazmiye Hanım

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 29 Mayıs 2013, 20:22
Biz Türklerin ilginç bir özelliği var: Birine çok kızdığımız vakit o kişinin yedi göbekten akrabayı taallukatına kadar sarkıtırız kızgınlığımızı. Mesela 28 Şubat'tan dolayı bir zamanlar çok sevdiğimiz Süleyman Demirel'e kızdık ya, bu demektir ki Nazmiye Hanım da, Şevket Demirel de, Ali Şener de payını alacaktır o kızgınlıktan. İtiraf etmekte hiçbir mahsur yok, ilkel bir duygusallıktır bu. Birine dair kalıcı bir kızgınlık beslemek zaten yeterince ilkellikken, bir de bu olumsuz duyguyu herkesi kapsar hala getirmek nasıl bir şey acaba? Ama gelin görün ki siyasetin çok sert ve incitici yapıldığı, ilkesel tutum eksikliklerinin çokça sergilendiği ülkemizde bu tip patolojiler hepimizde oluşuyor. Ta ki bir gün hak vaki olup kızgın olduğumuz insanlar veya yakınları aramızdan ayrıldığı zaman içimizde bir kurşun asker gibi yaşattığımız bazı duyguların ne kadar gereksiz, ne kadar manasız olduğunu anlıyorsunuz.
En son Nazmiye Demirel'in vefatı bana büyük ders oldu. Şahsen bundan sonra daha dikkatli olacağım. Erbakan Hoca ölmeden onu eleştiren bir yazı yazmıştım, sonra onu kaybedince çok pişman olmuştum o yazıyı yazdığım için. Nazmiye Hanım için hayatımda ne olumsuz bir düşüncem oldu ne de olumsuz bir yazı yazdım ama yine de 28 Şubatçı Demirel'in eşiydi işte.
Ne kadar yanlış bir yargı.
O nedenle de Demirel hakkında yazdığım ve eleştiri sınırlarını aşan bazı yazılarım hakkında da "keşke yazmasaydım" diye düşünüyorum.
***
Neden üzüldüm Nazmiye Demirel'in vefatına ve neden bu millet bu kadar etkilendi? Bu konuyu biraz irdelemekte fayda var. Bir kere bizim gibi Nazmiye Hanım'ın ocağında kendi eliyle yaptığı yemekleri yiyen insanlar bilirler ki Nazmiye Hanım, Türk kadınını bütün boyutları ile temsil eden biriydi. Daha önemlisi o gerçekten bir demokrasi ürünüydü. Köyden çıkmış bir kızın yine köylü eşiyle birlikte kırk yıl zirvede tutunması dünya tarihinde az görünen bir şeydir. Cumhuriyet'in en somut başarılarından birisidir Demirellerin macerası. 1950'li yıllarda Ankara sokaklarında 56 chevrolet araba ile şekil yapan bir Nazmiye Hanım düşünün, Türk modernleşmesinin yine en sembolik halidir bu. Kırk yıl First Lady'lik yapmak, ikinceyken dahi First Lady gibi olmak kolay mıdır?
Halka bakıyorum, bu vefat haberi herkesi üzmüş durumda. Yukarıda saydığım nedenlerin dışında nedir halkı bu kadar derinden üzen saik?
Bence ilk başta tüm hayatı boyunca bu milletin kadınlarına iyi bir rol model olmuş biriydi Nazmiye Hanım. Eşinin tehlikeli siyasi macerasının her aşamasında arkasında dağ gibi duran bir kadındı. Siyasetin içindeydi ama hiç kirlenmedi, karışık işlerin içine hiç girmedi. Haysiyetine namusuna saldıranlar oldu ama millet onun masumiyetine her zaman inandı. Belki de bundan dolayı milletin gönlünde böyle içten ve gizli bir sevginin muhatabı olduğu çıktı ortaya.
***
Açık sözlü, şeffaf biriydi Nazmiye Hanım. Dün öğrendim şu anekdotu. Eski Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Demirel Su İşleri Genel Müdürü'yken Diyarbakır Bölge Müdürü'ymüş. Okuldan da arkadaş oldukları için zaman zaman görüşürlermiş. Bir gün Demirel'in evine ziyarete gitmişler, Recai Bey'in dindarlığını bilen Demirel dinden imandan başlamış konuşmaya. Bu arada Nazmiye Hanım misafirlere dönmüş ve demiş ki: "Siz buraya sık sık gelin, bakmayın siz bu Süleyman'ın böyle konuştuğuna, ne Kur'an okuyor, ne namaz kılıyor, ne de oruç tutuyor."
İşte böyle orijinal bir hanımefendiyi kaybettik.
Nur içinde yatsın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.