"Çekilmez bir beladır ihtiyarlık / Buna munzam oldu mu bir de darlık/ Serir-i izzetinde berkarar ol / Senin olsun ilahi böyle varlık."
Ferit Kam (1864-1944) bu dörtlüğünde şunu demek ister: Yaşlılık çekilmez bir beladır. Buna bir de darlık, yoksulluk eklenirse durum daha zordur.
Ya Rab, sen yücelik mertebende varlığını sürdürmeye devam et, böyle varlık da senin olsun.
Aslında Ferit Kam inançlı bir insandır. Yaşlılığın verdiği sıkıntıyla, naz makamında Cenabı hakk'a sitem etmektedir. Tıpkı M. Akif'in "Ağzım kurusun, yok musun ey adl-i ilahi (İlahi adalet)" demesi gibi.
Her canlı doğar, büyür, ölür. Eşref-i mahluk olan insan da böyledir. Birçok ülkede olduğu gibi bizde de insan ömrü uzadı. Yaşlıların sayısı her geçen gün artmakta. İleri yaşlarda pek çok kimsenin, özellikle fiziki gücü zayıflar.
İşitmesi, görmesi, kasları güç kaybeder.
Merdiven çıkmakta, yokuşlarda zorlanırlar.
Buna mukabil birçok yaşlının hayat tecrübesi, kültür birikimi ve irfanı artar. Dedenin toruna aktaracağı hayli birikimi vardır. Aslında toplum, genci ve yaşlısı ile bir bütündür. Cemiyetin sağlıklı olabilmesi için kuşaklar arasındaki bağın güçlü olması gerekir.
DİNİ VE MİLLİ GÖREV
Bizim kültürümüzde yaşlılara saygı dini ve milli bir gelenektir. Peygamber Efendimiz "Küçüklerine acımayan, büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir" buyurur. Bugün Asya Türk cumhuriyetlerinde yaşlılara "Aksakal" denir ve onlar el üstünde tutulur.
Büyük aile düzenindeki eski toplumumuzda dedeler, nineler aynı çatı altında yaşarken, ihtiyarlar daha mutluydu. Günümüzde çekirdek aile sisteminde, özellikle büyük şehirlerde yaşlılarımızın hayatı gittikçe zorlaşıyor.
Atilla İlhan'ın (1905-2005) çizdiği tabloya bakalım:
"Onlara ün mü gelir bazı bir ses mi duyarlar / yumuşak bir kedere ufalır bakışları / idam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar / ölüme koşullanmış bütün davranışları / yorgun öksürükleri oturup kalkışları / yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar / her gece artık gitmek vaktidir sanırlar / geçmiş günlerinden bir destek aranırlar / uysal bir gülümseme tek sızlanışları."
Yaşlılara karşı hepimize düşen görevler vardır. Herkes yaşlanacaktır.
Bir hadis-i şerif:
"Her hangi bir genç, yaşlı birine ikramda, bulunursa, destek olursa Allah o gence, yaşlılığında kendisine ikramda bulunacak birini nasip eder." (Tirmizi, Birr, 25)
YAŞLILARIN YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE
Şu Peygamber sözü çok düşündürücü:
"Güçsüz ve düşkünleri araştırıp ilgi gösterin. Çünkü siz ancak içinizdeki güçsüzler sayesinde yardım görüyor ve rızıklandırılıyorsunuz." (Tirmizi, Cihad, 21)
Hz. Peygamber kim olursa olsun yaşlılara büyük saygı duyardı. İşte tarihi bir örnek: Hz. Ebu Bekir'in babası Ebu Kuhafe, pir-i fani olduğu halde, henüz Müslüman olmamıştı.
Gözlerinin feri kalmamış, yolunu göremiyordu.
Mekke'nin fethinde oğlu Hz. Ebu Bekir ihtiyar babasının elinden tutarak Peygamber'in huzuruna getirdi. Herkese karşı saygı gösteren büyük Peygamber: "İhtiyarı niçin buralara kadar zahmete koştun?
O'na dokunmamalıydın, ben onun ayağına giderdim" dedi. Onu önüne oturttu. Elini göğsünün üzerine koyarak ona İslam'ı telkin etti.