Osmanlı zamanında ilköğretim mahalle mekteplerinde verilirdi. 4 yaşından itibaren bu mekteplere başlanabilirdi. Burada eğitim öğretim tamamen dine dayalıydı. Kur'an okumayı öğrenme, namaz sure ve dualarını ezberleme, ibadetlerin icrası gibi hususlar öğretilirdi Osmanlı toplumu İslam dinine öncelik veren bir anlayışa sahipti.
Cumhuriyetten sonra laik öğretime geçildi. Erken Cumhuriyet döneminde pozitivist ve materyalist görüş hakim olduğundan dine karşı daha mesafeli, hatta yer yer din karşıtı uygulamalar görüldü. Oysa din ve kutsala inanç doğal bir ihtiyaçtır. Demokrasi ile tanıştıktan sonra yavaş yavaş okullara din dersleri konmaya başlandı. Daha fazlasını isteyenler için İmam Hatip Okulları açıldı. Son yıllarda okullarımızda daha çok dini bilgi edinmek için çeşitli seçmeli dersler hatta Kur'an öğrenme imkânları sunuldu.
Bugün bir vatandaşımız İslam dinini öğrenmek üzere çok sayıda imkâna sahiptir. Bir ev kadını yakınında Diyanet'e bağlı bir Kur'an kursuna giderek Kur'an okumayı öğrenebilir. Veli, orta öğretimde dinle ilgili dersleri seçerek çocuğuna daha çok dini bilgi aldırabilir. İsterse evladını, sayıları alabildiğine artmış olan İmam Hatip Liselerine yazdırabilir. Şayet çocuğu zeki ve yetenekli ise Proje İmam Hatip Lisesi denen kurumlara gönderip orta öğretim sırasında hafız olmasını sağlayabilir.
YÜZDEN ÇOK İLAHİYAT
Halen yüzün üzerinde İlahiyat Fakültemiz vardır. Bunların seviyesi ve kaliteleri Türkiye'deki başka yükseköğretim kurumlarına benzer. Çok iyileri, orta ve aşağı seviyede olanları vardır. İlahiyat Fakültesinden mezun olanlar başlıca üç alana yönelmektedir. Bir kısmı orta dereceli okullarda dini ve mesleki dersler okutmakta, yönetici olarak çalışmaktadırlar. Bir grubu imamlık vaizlik, müftülük gibi hizmetlerle Diyanet bünyesinde hizmet vermekteler. Bunlar içinde halkla bütünleşen çok sayıda başarılı işe imza atan bir hayli görevlimiz vardır.
İlahiyat mezunlarının bir kısmı ise akademik hayatı tercih etmekte, yüksek lisans ve doktora yaparak öğretim üyesi olmaktadır. Bunlar arasında Batıda ve başka İslam ülkelerinde uzmanlığını geliştiren hocalarımız vardır. Türkiye Diyanet Vakfı'nın hazırladığı 46 ciltlik İslam Ansiklopedisi çoğunlukla İlahiyat Fakültelerimizde yetişen hocalarımızın gayretiyle vücut bulmuştur.
DİNDE DUYGUNUN YERİ
İlahiyat hocalarımızdan birkaçının alışılmışın dışında sivri fikirlere sahip olmaları bazen can sıkıcı boyutlara varsa da bunlar münferit örneklerdir. Toplumun geniş kesimlerinde kabul gördükleri söylenemez. Asırlardır bu milletin dini-manevi hayatını yoğuran bazı uygulamalara karşı olmak bindiği dalı kesmektir. Mevlid'e, kandil gecelerine, Teravih namazına karşı olmak, bunları hafife almak, küçümsemek hoş bir davranış değildir. Bu gibi uygulamaların din duygusunu güçlendirdiği bir gerçektir. Dinin ihmal edilemeyecek öneme sahip bir duygu boyutu vardır. Akılla öğreniriz, duygu ile yaşarız, öğrendiğimize derinlik katarız.
Alaycı ve küçümseyici seviyeye varmayan farklı görüşler ilmî ve medenî usuller çerçevesinde tartışılabilir, ama beğenilmeyenler susturulmamalıdır. Ehl-i kıble birbirine tahammül etmeyi öğrenmelidir. Farklı fikirler bir canlılık alametidir. Konuya devam edeceğiz.