Cem Sancar NasReddin romanında birçok Anadolu Ereninden söz eder. Kaygusuz Abdal bunlardan biridir. Bakalım kimmiş Kaygusuz? Şöyle anlatır:
"Tumturaklı Alanya Beyi'nin oğlu olan Gaybi, diğer soylu ve şımarık arkadaşlarıyla birlikte geyik avına çıkar. Bir dağ başında görklü, alaca bir geyik görür ve yayını çeker geyiği vurur. Fakat geyik düşmez, kaçar. Gaybi ve takımı da peşinden. Uzun ve eziyetli bir takipten sonra geyiğin beyaz badanalı büyücek bir köy evinin avlusuna girdiğini görürler. (Burası Abdal Musa tekkesidir) Alanya beyinin oğlu bütün haşmeti ve atıyla birlikte tekkenin kapısından avluya girmek ister. Dervişler dışarı çıkar ve atın yularından tutarlar. 'Burada geyik yok beyim' derler. Gaybi gazaplanır: 'Bırakın bre, geyiğim içerde!'
"Kapıdaki şamatayı duyan Abdal Musa dışarı seslenir. Dervişler de durumu anlatır. 'İnsin atından, buyursun gelsin' der Abdal Musa. Ki atla avluya girmek kendini mekanın padişahı ilan etmektir. Onun için attan inmesi istenmiştir. Çünkü oranın tek bir padişahı vardır. O da Allah'tır! Dervişler bunu bilirler.
Neyse Gaybi atından iner, tekkeye girer. Bir bakar ki dazlak kafalı, ak harmaniler içinde iri bir ihtiyar, etrafına dizilen dostlarıyla usul edep bir sohbettedir.
Abdal Musa nam ihtiyar sorar: 'Evladım hoş geldin sefalar getirdin, nedir derdin?'
'Dede ben bir geyik vurdum, buraya kaçtı, gözümle gördüm. Dışardaki adamlar burada geyik yok derler. Gözüme mi inanayım, bunlara mı inanayım? Versinler benim geyiğimi!'
'Peki evladım, sen okunu tanır mısın?' diye sorar Musa.
'Tanırım tabii' der Alanya beyinin oğlu, 'en kalitelisinden safi gümüş işlemelidir benim oklarım!'
Abdal Musa harmanisinin kolunu kaldırır. Koltuğunun altından bir oku çeker çıkarır! 'Bu mudur senin okun?'
Gaybi şaşkınlıklar içindedir. Bilir ki ermiş kişilerde 'tayy-i mekan, bast-ı zaman' vardır. Yani mekandan ve zamandan aridirlcr. Başka hallere de girerek dolaşıverirler.
Gaybi, Musa'nın karşısında diz çöker, ağlar, Abdal Musa'nın eteğine yüz sürer. Servetini, beyliğini bırakır, mürit olur, tekkeye hizmet eder. Babası kaç kere oğlunu dönmeye ikna etmek için adamlarını gönderse de o dönmez ve sonunda Kaygusuz Abdal adını alır, destanlaşır.
Kaygılardan kurtulduğu gün ona adını Abdal Musa vermiştir. Söylediği şiirler, sözler, hikmetler bu dağlardan dünyaya darbı mesel olmuş, yayılmıştır…"
KİMDİR BU KAYGUSUZ?
Asıl adı Alaeddin Gaybi olan Kaygusuz Abdal 14. yüzyılın ortalarında Alanya'da doğmuştur. 1444'te vefat etmiştir. O devirde Alanya önemli bir liman ve ticaret merkezi; Alaiye beyliği de hatırı sayılır bir beyliktir. Alaedin de Alaiye sancağı beyinin oğludur. Devrinin bilgilerini öğrenmiştir. Ayrıca avcılık, okçuluk gibi hünerleri de vardır. Bir bey oğlu olarak hareketli bir hayata sahiptir. Yukarıda anlatıldığı üzere Elmalı'da Abdal Musa müritlerindendir. Pek çok hikmetli şiiri vardır. Bir örnek
Bu adem dedikleri / El ayakla baş değil/ Adem manaya derler/ Sûret ile kaş değil.
Adem mana-yı mutlak/ Ademdedir nutk-ı Hak/ Ademden gafil olma/ O hayal ya düş değil.
Adem gerek su gibi/ Arı olsa arınsa/ Adem oldur ey hoca/ Nefsi de serkeş değil. (Bitti)