Özsüt deyince İzmir gelir aklıma. 1938 yılında Sefer Usta'nın Kemeraltı'nda Özsüt Muhallebicisi olarak başlattığı serüven, oğlu İbrahim Urlulu liderliğinde ustaların da ortaklığıyla büyüyerek gelişiyor. İlk şubesi 1991 yılında Alsancak'ta açılıyor, 1996'da şube sayısı 6'ya çıkıyor. Bugün Trabzon'dan Diyarbakır'a, Edirne'den Niğde'ye Türkiye'nin pek çok ilinde 155 şubesi bulunuyor.
İstanbul'un hemen her yerinde, bütün alışveriş merkezlerinde karşıma çıkıyor Özsüt şubeleri. İzmir'i özlediğimde gidip sütlü tatlılarından birini, özellikle de dondurmasını severek yiyorum. Her seferinde de yepyeni bir tatlı ile karşılaşıyorum.
El yapımı çikolataları denemediyseniz mutlaka denemelisiniz. Benim gibi çikolata tutkunu iseniz zaten denemişsinizdir. Şimdi de kahve çeşitleri ile mönüsünü zenginleştiriyor. Üstelik çok da iddialı. Kahve alanında liderliği hedefliyor.
Geçtiğimiz hafta bu nedenle bir basın toplantısı düzenlendi İstanbul'da ve Özsüt Genel Müdürü Yıldırım Çullu ile Fransa'nın en büyük kahve üreticisi Cafes Richard'ın yöneticisi Arnaud Richard, Özsüt'te sunulacak kahveler hakkında bilgi verdi.
UZMAN BARİSTALAR
Yıldırım Çullu, müşterinin isteğiyle kahve mönüsü oluşturmak için yola çıktıklarını ve Fransa'nın lider markası ve kendileri gibi köklü bir kuruluş olan Cafes Richard'ı seçtiklerini söyledi.
Amaç, ciroyu artırmak ve kahve sektörünün gelişmesine katkıda bulunmak. Bunun için eğitim ve pazarlamaya çok önem veriyorlar. Çalışanları, uzman bir barista, yani kahve uzmanı olması için eğitiyorlar. Kahve sunumu basit ama zor bir iş. Olmazsa olmaz kuralları var ve bu kurallara uymazsanız müşteriye iyi bir espresso veya cappuccino sunamazsınız. Bunun için dünya çapında baristalar Türkiye'ye getirilmiş ve eğitimlere başlanmış.
Tabii Türk kahvesi de filtre kahvenin yanında yerini koruyor. Arnaud Richard da Türkiye'ye geldiğinde kahvemizi tatmış ve çok beğenmiş. Türk insanının mükemmel bir damak tadı ve köklü bir kahve kültürü olduğuna değinerek, genç kesimin tercihlerine göre kahve kokteylleri hazırladıklarını ve bu alanda iddialı olduklarını söyledi. Portakal, fındık ve vanilya aromalı espresselor Türkiye'de ilk kez bu şubelerde satışa sunuluyor.
Yemek kadının görevi mi?
Dün, Türkmak'ta yayınlanan 'Her şey tadında' programına katıldım ve sunucular Jess Molho ile Sena Keçeci'yle aşktan, evlilikten söz ettik. Eyüp Kemal Sevinç'in hazırladığı yemekleri tattık. Yemek deyince, yemek yapmakla aramın nasıl olduğunu da sordular tabii. Yemeğin kadının, para kazanmanın erkeğin görevi olduğu rol dağılımlarını benimsemediğimi, yemeği kimi zaman benim, kimi zaman eşimin yaptığını, kimi zaman da dışarıdan sipariş verdiğimizi veya dışarıda yediğimizi söyledim.
Eskiden olduğu gibi bütün günümü dışarıda geçirmiyorum, yani sabah erkenden işe gitmiyorum, bazen bütün gün evde kalıp bir proje üzerinde çalıştığım ve kitap yazmaya uğraştığım oluyor. Arada bir atıştırıyorum tabii, çay-kahve içiyorum. Bir bakıyorum akşam olmuş, koca gelecek, yemek yok! Yani şimdi evdeyim ve kadınım diye yemek yapmak zorunda mıyım? Evdeyim ama çalışıyorum ve çalışmaya da devam etmek istiyorum, ara verirsem aynı tempoda devam edemem, kafam dağılır. Demek istediğim, kadınım diye kalkıp yemek yapma zorunluluğum olmamalı. Benim yok da başkalarının da olmamalı. Aç kalacak değiliz elbette. Yenecek bir şey bulunur. Makarna haşlanır veya salata yapılıp üzerine et, tavuk parçaları konur. Maksat iki taraf da iyi niyetli olsun, birbirinden görevler bekleyip, o görevler yerine getirilmediğinde suçlamasın, hayattan keyif alınmaya bakılsın.