Yarma Çorbası, İçli Köfte, Dilim Dolma, Tavuk Üfeleme, Kömme, Hamur Sarması, Sırın, Kelle Köş, Kağıt Kebabı, Üsküre Kebabı, Horoz Dolması, Kavurmalı Saç Böreği, Muhaserli Köfte...
Bunlar 250'ye yakının yemek çeşidi bulunan Elazığ mutfağından birkaç örnek. İlk ikisi benim favorim. Annemin en güzel yaptığı yemeklerden. Bir Elazığlı olarak içli köfte dendi mi, iri bir ceviz büyüklüğünde içli köfteler gelir aklıma. Dışı için iki/üç kez çekilmiş kıyma ve incecik bulgur gerekir. İçi için de kıyma gerekir ve bolca ceviz.
Küçükken annemin maharetli elleriyle iyice yoğrulmuş köfte hamurundan aldığı küçük parçaları yuvarlayıp incecik hale getirmesini ve önceden hazırlanmış içi koyarak kapamasını ve bu küçük yuvarlak köftelerin yağ ve salça karışımı kaynamış suda haşlanmasını izlerdim. Hiç denedim mi? Hayır. Ama iyisi ve kötüsünü ayırt etmeyi iyi bilirim.Ve uzunca bir aradan sonra annemin ve akrabalarımın yaptığına yakın içli köfteyi, Elazığ'da ve aşçılar dünyasında Burhan Usta olarak bilinen Burhan Özdemir'in ellerinden yedim.
8 YÖRE 8 MUTFAK
Türk Patent Enstitüsü'nün derecelendirmesine göre "Gaziantep'ten sonra Türkiye'de özgün mutfakta ikinci sırada Elazığ mutfağı geliyor" diyen Burhan Usta, ne var ki bu mutfağın tanıtımının yetersiz olduğunu ve bu nedenle çok fazla bilinmediğini söylüyor.
Bu yüzden de Elazığ mutfağını tanıtmak için Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki etkinliklere katılıyor. Ocak ayından itibaren de İstanbul'da Osmani'de olacak ve yukarıda saydığım yemekleri 15 gün boyunca yöresel yemek sevenlere sunacak. Burhan Usta'nın ardından ayranlı çorbası ve boranisiyle ünlü Antakya mutfağını hazırlayacak olan Şükrü Karaca ve İbrahim Bahçeli Ustalara gelecek sıra. Sırasıyla Antep, Kayseri, Muğla, Giresun, Adana ve Malatyalı ustalar da 4 ay boyunca kendi yörelerinin yemeklerini yapacaklar.
Proje, İstinye Park'ta 6 yıldır hizmet veren Osmani'ye ait. Türk yemeklerine gönül veren bir ekip tarafından hazırlanan Osmani mutfağı, Ocak ayından itibaren 8 yöreden 8 aşçıyı mutfağına ve menüsüne konuk ediyor.
ZENGİN BİR MUTFAK
Böylesine zengin bir mutfağa sahipken çocuklarımızın fast food'a alışması ve hazır yemekleri tercih etmesi de hepimizin ayıbı. Evet, bizler annelerimiz gibi el oyalayan yemeklerden ziyade daha pratik yemekler yapmaya yöneldik zamana karşı yarıştığımız için ama son yıllarda yemeğe ve mutfağa ilgi hiç olmadığı kadar da artmış durumda. Yemek kitapları ve yemek yazarlarının artışı bunun kanıtı.
En çok satan kitaplar ve en çok tıklanan siteler yemekle ilgili olanlar. Çorbalar aslında son derece besleyici ve doyurucu yemekler. Çocuklarımıza çorba içme alışkanlığı kazandırabiliriz. Restoranlar da özellikle yöresel yemekleri yapanlar, malzeme konusuna özen göstermeliler. Özellikle katı yağ, glikoz, trans yağ, tatlandırıcılar, katkı maddeleri ve doğal olmayan ürünler kullanmalılar. Zaten buna özen gösterenlerin farkı hemen fark ediliyor. Bu konu önemli bir konu. O zaman Türk mutfağı deyince akla sadece döner, kebap ve et restoranları gelmez.
Cevizli pekmezli tereyağlı taş ekmeği, peynirli patatesli patile, Muğla tandırı, Çökertme kebabı, karalahana dible, sakarca mücveri, reyhanlı Malatya köftesi, fırında patlıcan tava, ıspanaklı ekşil de akıllara yer eder.
