Fenerbahçe'nin 15 maçlık serisine baktınız zaman, Kasımpaşa'yı yeneceğini rahatlıkla söylersiniz.
Ama fikstür kendi içinde mental tuzaklarını kuruyor. Avrupa maçları olduğu sürece de böyle olacak; Galatasaray erken oynayacak. Kazandığında, "kazanmak" zorunda olarak sahaya çıkacaklar ve bu baskı dün de olduğu gibi öne geçildiğinde "aman bir şey olmasın" fikrini devreye sokacak. Futbolun kendi kuralları ve yaşanmışlıkları içinde "Hiç de yanlış değil" diye düşünenler de olabilir. Ancak o zaman "Fenerbahçe böyle oynar" güvenini göremezsiniz oyunculardan. "Rakibin aldığı sonucu bilerek oynamak avantajdır" da diyebilirsiniz. Bence değil...
Kartal'a helal olsun
Başkan Ali Koç'un son röportajında altını çizdiği, ligin ikinci maçından beri yazdığım konu var ortada; hakemler... Ne yapacakları, neye ne zaman ne çalacakları belli değil. Ne darbelere, ne penaltılar verilmedi, dün ilk temasta kararını verdi Mete Kalkavan.
Bir "balans ayarı" var sanki... Milli Maç dönüşü unutkanlık devreye girer, kaldıkları yerden devam ederler. Erken gelen gol ile maçı cebine koydu Fenerbahçe. İki kanadı da çok etkili kullandılar ama Kemal Özdeş merkeze duvarı örmüştü. Önlem alınmayan tek oyuncu; İsmail Yüksek çözdü düğümü. Dzeko'ya golü attırdı, penaltıyı yaptırdı. Altı çizilecek nokta; Kasımpaşa takımı "yeniğiz, haydi gol atalım" fikrine gelemedi hiç. Takıma bu örgüyü kazandırıp, geçen sezondan farklı kılan da İsmail Kartal. Doğru oyunun formüllerini biliyor, takımına da uygulatıyor. Helal olsun...