Kan, kavga, işaret fişeği, küfür, şiddet, hiddet, saldırı, ambulans, yaralı, olay, ameliyat, hayati tehlike, darp, biber gazı... Aralarında bir tane sporu çağrıştıran kelime var mı?
Oysaki hepsi son Göztepe-Altay maçını anlatırken kullandığımız kelimeler. Maç öncesi muhabirlerimiz Berke Özbay ve Doğancan Bingöl'ü stada gönderirken "Derbiye yakışır bir sayfa yapalım. Kazanan tarafın coşkulu sevinçlerini ve maçtan güzel enstantaneler çekin" demişken maçın ortasında "Kaleci Ozan'a saldırı anı var mı? Fişekle yaralanan taraftarı çektiniz mi?" diye sorarken bulduk kendimizi. Akıl alır gibi değil gerçekten.
TARAFTAR NEDIR?
Taraftarın sözlük anlamı şudur: "Sporcunun veya sporcuların temsil ettiği renklere, kulüplere veya bayrağa bağlı kimse." Bu tanımda fişek nerede? Saldırı hani? Tekme, tokat, öfke var mı taraftarın açılımında?. Neyi paylaşamıyorsunuz ya? Hiç mi bıkmadınız?
Hiç mi sıkılmadınız? Ama biz çok sıkıldık. "Birkaç kendini bilmez" deyip geçiştirilecek mi yine? O taraftarın yüzünde hissettiği acı gibi acıyor içimiz.
Ozan'ın başına ve sırtına aldığı darbe sonrası hissettiği ağrı gibi ağrıyor yüreğimiz.
Yeter ya... Bir kez şaşırtın ne olur. Dostluk kelimesinin anlamlı olduğu yer cümle içi değil, kalbin tam orta yeridir.
Selvi Boylu Al Yazmalım'daki replik gibi. Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu. Sevgi emekti.
Takımlarına gönülden bağlı, hiçbir maçı kaçırmayan, derdi sadece futbol olanların sevgisine saygımız sonsuz. Peki ya bu izlediğimiz ne? Böyle sevgi olmaz olsun. Ötesi, berisi neresinden bakarsanız bakın bir utanç gecesidir yaşanan.
Atılan fişek, kaleciye korner direği ile darp, fişeğin stada ambulans şoförleri tarafından sokulması, rezalet kere rezalet.
PEKI YA ÇOCUKLAR!
Suçsuz, günahsız bu maçı izlemeye gelen küçük çocukların ne hissettiğini anlamaya çalışalım hadi. Babasının veya annesinin elinden tutup coşkuyu yaşamak isteyen o miniklere maçın neden tatil edildiğini nasıl anlatacağız? Futbolu içinde futbol topu geçmeden, santranın yerini göstermeden, korner atışında ileri çıkan savunmaya değinmeden, 4-4-2'den, 3-5-2'den, teknik direktörden, stoperlerden, golcülerden, takımların puan sıralamasındaki yerinden bahsetmeden ve VAR'a gitmeden yazının girişindeki kelimelerle nasıl anlatacağız. Söyleyeyim.
Anlatamayız. Çünkü biz kendimize bile anlatamıyoruz ki olup bitenleri. Dört büyüklerin rakip deplasmanlara gidemediği bu futbol coğrafyasında yıllar önce bir G.Saray-F. Bahçe maçı sonrasında yazdığım bir yazının bitiş cümlesiyle bitirmek istiyorum yazımı. Ne bitmez öfkeymiş arkadaş. Kaç 90 dakikaya böldünüz hiddetinizi.
Dinsin artık. Bitsin artık.
Yeter sıktınız artık...