İYİ Parti lideri Meral Akşener'in partisinin 31 Mart 2024'teki yerel seçimlere ittifaksız gireceğini açıklamasının ardından gelgitlerle Cumhurbaşkanlığı seçimlerine zar zor ulaşan Millet İttifakı'nın küçük ortaklarından da benzer çıkışlar gelmeye başladı. En son CHP'den kopardığı vekiller sayesinde özgüven patlaması yaşayan DEVA lideri Ali Babacan, partisinin seçimlere kendi logo ve adaylarıyla gireceğini duyurdu.
TEK DERDİ KENDİ GELECEĞİ
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisindeki değişim rüzgarından koltuğunu korumakla meşgulken son seçimde birlikte meydanlarda boy gösterdiği ortakları birer birer dökülüyor anlayacağınız. O dönem hepsine partisinin vekil kontenjanlarını ayıran hatta bu nedenle kendi yakınlarının bile sert eleştirilerine maruz kalan Kemal Bey ise şimdi partisinin içindeki değişim fırtınasını dindirmeye çalışmak dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyor.
Sanki tek derdi koltuğunu korumakmış gibi bir vurdumduymazlık içinde. Kendi parti içi iktidarını tehdit etmeyen hiçbir şeyi ana gündemi yapmak mümkün değil çünkü.
Yani daha birkaç ay önce memleketin geleceğinden ekonominin gidişatına, mülteci meselesinden dış politikaya daldan dala atlayıp vaatleri havada uçuşturan Kemal Bey'in o eski halinden eser yok şimdi. Yerel seçimmiş, büyükşehirlerin kaybedilmesi söz konusuymuş falan hiç umrunda değil. Her şey kendisinin genel merkezdeki o malum koltuğu korumasından önemsiz gibi.
UMUT OLMASI MÜMKÜN DEĞİL
Oysa siyaset kurumu böyle bir şey değil.
O halde siyasetçi dediğin de böyle olmamalı.
Gerçek siyasetçiler kendi menfaatlerini toplumun menfaatlerinden geride tutmak zorunda. Yoksa siyaset yapmanın topluma ne faydası var ki... Başlı başına siyaset kurumu vatandaşa umut aşılamıyorsa, geleceğe dair kaygılarına, beklentilerine cevap veremiyorsa herhangi bir siyasi oluşum ya da partinin varlığı neye yarar...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti içindeki geleceği kurultay sürecinde nasıl şekillenecek çok yakında göreceğiz elbette ama ne kendisinin ne de şu an kendisine rakipmiş gibi görünen Özgür Özel gibi isimlerin tek dertleri koltuk ve şahsi ikballeri olduğu sürece CHP gibi Türk siyasetinin en köklü partisinin bile toplumun bütününe hizmet etmesi mümkün değil.
UMUTSUZLUK GARANTİSİ KESİN
CHP'de dahi durum bu kadar vahimken beraber seçime girdiği ittifak bileşenlerinin farklı yollar çizmesi de bir şey ifade etmiyor. Birçoğu, kaybedenler kulübünün üyeleri misali birer birer yok olup gitmeye mahkum. Siyaset sahnesinden kayıp gitmeleri an meselesi. Nasılsa bugüne kadar güçlerini birleştirip hep birlikte her yeni seçimde kaybetmeyi başardılar. Teker teker kaybetmeyi havada karada başarırlar.
Değişimi dillerinden düşürmeyip kendi koltuklarına yapışıp kalan siyasetçiler milleti gerçek bir değişime inandıramadı bugüne kadar. Bundan sonra da sahte dönüşüm inançlarını kendi içlerinde evirip çevirip durmak dışında bir alternatifleri yok.