Türkiye 31 Mart Yerel Seçimlerini büyük bir siyasi olgunlukla tamamladı.
14 Mayıs sürecindeki gibi gergin bir süreç yaşamadık bu seçimlerde. 14 Mayıs'a Kahramanmaraş merkezli asrın felaketinin gölgesinde gitmiştik. Haliyle büyük bir yıkım ve ağır kayıpların acısıyla seçim süreci de bir hayli sıkıntılı geçmişti. Ülkemizin yıllar boyunca sosyolojik ve ekonomik anlamda sancılarını çekeceği 6 Şubat depremlerinin ardından cumhurbaşkanlığında da meclis aritmetiğinde de AK Parti ve Başkan Erdoğan'a vatandaşın güveninin sürdüğünü göstermesi açısından genel seçimler çok önemli bir başarıyla sonuçlandı.
BEKLENEN SONUÇ ÇIKMADI
Ancak yerel seçim süreci AK Parti açısından beklendiği gibi sonuçlanmadı.
Nitekim Erdoğan da Ankara'da AK Parti Genel Merkezi'nin balkonundan yaptığı geleneksel balkon konuşmasında mahalli idareler seçiminin sonuçlarının kendisi ve partisi açısından memnun edici bir sonuca ulaşmadığını vurguladı. Konuşması boyunca defalarca milletten gelen bu kritik sinyalin gereğinin yapılacağına ilişkin çok net ve kararlı ifadeler kullandı.
Seçim öncesinde ve kampanya boyunca yapılan yanlışların parti içinde kapsamlı bir şekilde muhasebesinin yapılacağı kesin.
Bu muhasebenin sonunda da parti kadrolarında bir değişim yaşanması kaçınılmaz gibi görünüyor. Çünkü AK Parti açısından özellikle İstanbul'un alınması çok önemliydi.
Zaten kampanya da ağırlıklı olarak bu yönde yürütüldü. Ancak aday seçimi bana göre son derece isabetli olmasına rağmen istenen netice alınamadı.
EGE'DE SÜRPRİZ YAŞANDI
Nitekim Ege Bölgesi'nde de Cumhur İttifakı'nın önceki seçimlerde büyük başarı elde ettiği Balıkesir, Denizli ve Manisa gibi illerde çok sürpriz sonuçlar ortaya çıktı.
Ana muhalefet partisi CHP'nin en dağınık şekilde girdiği, ciddi lider ve aday krizlerinin yaşandığı böyle bir süreçte seçimin bu derece ilginç sonuçlarla noktalanması elbette şaşırtıcı. Öyle ki CHP kadrolarının bile ortaya çıkan neticeye şaşırdıklarına eminim. Dediğim gibi Cumhur İttifakı'ndaki tüm bu geriye gidiş elbette parti içinde ciddi olarak ele alınacaktır. Aynı şekilde CHP içinde de yeni döneme ilişkin kritikler yapılacaktır parti kadroları tarafından. Ben seçim gecesine ilişkin bazı tespitlerimden de bahsetmek istiyorum.
İSTANBUL'U ALAN ALGISI
2019 yerel seçimlerinde büyükşehirlerde yakaladığı başarı ivmesiyle gündemi değiştirmişti CHP. Bir sonraki seçimde iktidarın değişeceğine yönelik özellikle muhalif kesimdeki beklentileri de artırmıştı bu kazanımlar. O günlerin en çok konuşulan, siyasi sohbetlerde en çok kullanılan ifadelerinden biri "İstanbul'u alan Türkiye'yi alır" olmuştu. Bu söylem bir kesimde beklentileri öylesine yükseltmişti ki 14-28 Mayıs seçiminin sonuçlarının sindirilmesi çok uzun zaman almıştı hem muhalif seçmen için hem de muhalefet partileri açısından.
Bu söylemin her zaman geçerli olmadığı ve olmayacağı da tescillenmişti genel seçimde ortaya çıkan tabloyla. Şimdi 2019 seçimlerinde yakalanan ivmenin çok daha güçlüsü söz konusu muhalefet açısından. Ancak bir şehri kazanmanın tek başına yeterli olmadığı bunun üzerine çok şey konulması gerektiği de ortada. İşte CHP kadroları içinde bu farkındalığın oluşması, genel seçimlerde yaşanabilecek olası hayal kırıklıklarının önüne geçilmesinin tek formülü.