Bugün 14 Şubat Sevgililer Günü... Herkeste bir 'sevgi' kumkumalığı ve günler öncesinden başlayan hediye beğenme, beğendirme telaşı aldı gidiyor. Yüzyılımızın 'sevgisiz toplumları'nı yöneten-yönlendiren değerlerin perde arkasındaki 'tüketim kültürü', nedense böyle özel günleri pompalamaya gelince farklı bir kılığa bürünerek çıkıyor karşımıza.
Çağımıza damgasını vuran şiddeti, egoları, çıkar çatışmalarını ve hep daha fazlasına sahip olma duygusunu körükleyen 'tüketim kültürü', ne yaman çelişkidir ki 14 Şubat'ı keşfederek, bizleri bir sürü reklam ve kampanya ile 'sevgi' kusmaya kışkırtıyor!
***
Halbuki eskiden, kadın ve erkeğin sevgisini göstermek için 14 Şubat'a ihtiyacı yoktu. Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, daha güzel bir geleceğin temellerini atma umudu ve mücadele ruhumuz vardı.
Bağımsız, onurlu, insan haklarına dayalı bir toplumsal düzenin hayali bile herkesi bir arada tutmaya yetiyordu. Ortak bir bilinç etrafında kenetlenmenin sevinci yüreklerimizi umutla, dostlukla, sevgiyle birbirine sokulmaya itiyordu.
Sonra kapitalizmin ezici üstünlüğüne yenildi dünya. Omuz omuza veren, güzel günlere inanan ve idealleri için savaşanlar sapır sapır dökülmeye yüz tuttu.
***
Başkasının başarısını yenilgi sayan, çıkarları uğruna babasını tanımayan, genleriyle oynanmış insanımsılar türedi. Ortak değerlerin yerine de sonu gelmeyen tüketim araçlarını ve onlara erişmek uğruna her yolun mubah sayıldığı bir ahlak sistemini koydular.
Eskiden erkeklik, mertlikti. Sevdiğini koruyup kollayana adam denirdi. Şimdiyse yalnızlığın, bencilliğin, hakkını aramaktan acizliğin acısını güçsüzden çıkaran, egolarını evdeki eşine yansıtan, kudretini şiddete yönelmekten alan bireylere dönüştük.
***
O yüzden, kağıttan kahramanları perde arkasında dilediğince oynatanların 14 Şubat'ına karnım tok.
Aksine bugün, bir süredir 'SEN DE 1 OL' sloganıyla örgütlenen, şiddete ve kişilik gaspına maruz kalan dünya kadınlarının başkaldırısıyla yeni bir milada imza atma günü. Yeryüzünün birçok noktasında, hem de 'Sevgililer Günü' kandırmacasını dayatan kültürün yarattığı şiddeti protesto etme günü! Kadını bir 'meta' haline getirenlere, ona şiddet uygulayan ve buna göz yumanlara 'dikkat çekme' günü!
Nasıl mı olacak? Dünya üzerindeki yaklaşık 1 milyar kadının, yaşadığı kentlerde belirlenen meydanlara çıkarak dans etmesiyle...
***
Uluslararası kampanyanın Türkiye koordinatörü, İzmir Tanıtım Derneği Başkanı ve sunucu Hakan Doğanay, ülkemizdeki kadınları bugün şiddete karşı tepkilerini dile getirmek adına dansa davet ediyor.
İzmir'de de Konak Meydanı Saat Kulesi önünde toplanacak kadınlar, etkinlik için özel olarak hazırlanan müzik ve koreografiler eşliğinde dans ederek şiddeti, onu besleyenleri, kadınların kişisel haklarını göz ardı edenleri protesto edecekler.
Şiddet gören bedenler, masum ve estetik bir dile dönüşerek zorbalığa isyan edecekler. Tüm dünyada büyük yankı uyandıracak buluşmanın çapı çok önemli...
***
Dışarıda hazırlıkları aylar öncesinde başlayan organizasyonu ilk keşfeden ve Türkiye rehberliğini üstlenen sevgili Hakan Doğanay'ın röportajını yayınlamıştık hafta sonu.
Doğanay orada, etkinliğin önderliğini değil, sadece koordinesini yürüttüklerini söylemiş, bir erkek olarak olayı sahiplenmesinin bazı kadın derneği üyelerini rahatsız ettiğini dile getirmişti.
'Kadına şiddet' kürsel bir baş ağrısıdır. Bu sorunla mücadeleyi tekelleştirmek, durumdan vazife çıkaran bazı feministlerin kendi reklamını yapma gayretidir! Doğrusu ben o tiplerin, sorunun bitmesini istediklerinden bile kuşkuluyum.