• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Aytaç’ın Balçova’sı HÜROL DAĞDELEN

Aytaç'ın Balçova'sı

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 31 Ağustos 2011, 16:59
Biliyorsunuz, bir süre önce "İzmirim" dizisi çıktı kitapçılarda... Heyamola Yayınları'nın bir projesi olan bu İzmir dizisinde 44 yazar, kentin birçok bölgesini, ilçesini, mahallesini kaleme aldı. İzmir'in incilerini tarihi, doğa ve insan zenginliğiyle tanıtan etkili bir miras bu...
Çünkü herbiri geçmiş ve bugün arasında geleceğe köprü... Hangi açıdan bakarsanız bakın bu çalışmaların özel bir değeri var.
***
Gazeteci arkadaşım Ali Ekber Yıldırım için de böyle olsa gerek, bir süre yaşadığı Balçova'yı, çok özel bir insanla özdeşleştirip okuyucuyla buluşturmuş...
Aytaç Sefiloğlu ile Balçova'yı...
İzmir'in en başarılı ve kültürlü gazetecilerinden Aytaç Sefiloğlu'nu, çok genç yaşta kaybetmek, benim gibi onu da çok etkilemiş...
Çünkü ekonomi gazeteciliğinin bir numaralı ismi olmasının yanı sıra çok iyi bir dosttu Aytaç... Sevgi dolu, hoşgörülü ve iyi yürekliydi. Biz Yeni Asır'da iş arkadaşıydık rahmetli Aytaç'la, sevdiğim, saygı duyduğum bir insandı.
Ama Ali Ekber için, bir ışıktı sanki Aytaç... İkisi de iş dünyasını, ekonomiyi takip ediyordu.
Bu yüzden çok özel dostlukları vardı, birlikte mesleki gezilere çıktılar, aynı heyecanı, aynı hüznü yaşadılar.
İşte bu yüzden Ali Ekber, Aytaç'ın Balçova'ya sevdasını çok iyi biliyordu, küçük yaşta bırakmak zorunda kaldığı sevgili kızı Dilan'a düşkünlüğünü de...
İşte bunun için, yazdığı kitabın adını da "Aytaç'ın Balçova'sı" olarak belirlemiş...
***
Ali Ekber, hayatının atılımını yaptığı Balçova'da, en büyük desteği Aytaç'dan almıştı; onun sayesinde ilçeyi tanımış, yeni dostlar edinmiş, sokak sokak bellemişti.
Sonra, o hepimizi kahreden Aytaç'ın hazin sonu, satır satır yer almış kitapta, çarpıcı, hüzün veren ancak saygıyla anacağımız bir bütünlükte...
Bu yüzden kitabı Aytaç'a adamış Ali Ekber, sonra da kendisinin özel yaşamı, evliliği, kızı Ekin'in doğumu, yaşadığı sevinçler, hüzünler art arda sıralanmış...
Ve Balçova'nın gelişmesinde pay sahibi olan Telefrik'in hikayesini, önce otel olarak düşünülen şimdinin Ekonomi Üniversitesi'ni, Agamemnon kaplıcalarını ve daha nice Balçova değerini, sıcacık, samimi bir dille anlatmış Ali Ekber...
***
Her eser geleceğe aittir; bu resim olur, heykel olur, kitap olur. İlçeler, mahalleler de... Ancak onlara can veren, değer katan içinde yaşadığı insanlardır.
Onların geleceği için çaba gösteren, ışık olan insanlar...
Balçova için de Aytaç Sefiloğlu öyle bir isim...
Eline sağlık Ali Ekber Yıldırım; hem özel bir dostu unutmadığın, hem de unutturmadığın için... Balçova'yı tanıtmak için Aytaç'tan daha özel bir isim olamazdı.

Gerçekler korkutuyor!

Haluk Bilginer ve Demet Akbağ gibi sahne ve sanat dünyasının çok özel isimlerini bünyesinde barındıran "İstanbul'un Altınları", toplumsal bir gerçeği, mizah diliyle çok yi anlatan bir yapım...
Başarılı, yoğun emek sarfedilen, mesajı olan bir dizi...
Ancak takip ettiğimce, bu kaliteli yapımın henüz izlenme raporlarında, üst sıralara tırmanamamış olması acı verici...
Ya yazın çok erken yayına girdi dizi, ya da yanlış bir zamanlama söz konusu...
İlkini bilemem ama ikincisi, doğru... Yani yayın günü olarak, cuma ideal...
Oyuncular da şiir gibi; yani hem Bilginer hem de Akbağ, daha tam oturmasa da, ideal bir çift olma yolunda...
Peki sorun nedir acaba?
***
Galiba, konusu sarmadı izleyiciyi... Yani, İstanbul'a göçle gelenlerin, kentin dinamiğini bozduğunu iddia eden, bu uğurda savaş veren bir adamın mücadelesi sıcak gelmedi sanki izleyiciye...
O, büyük şehirlerde yaşayan her kent yerlisinin hayıflandığı gerçeğin, mizahi de olsa dile gelmesi, rahatsız etti sanırım bazı insanları...
Gerçi, dizide bunun tam karşısında tezi savunan karakterler de var ama bu "çıplak gerçeğe" ayna tutmak, hoş olmadı kimilerine göre...
***
Oysa aynı izleyici için, "kente korku salan mafya" daha makbuldü. O yöndeki diziler reyting rekorları kırmıştı, bilirsiniz.
Çünkü orada topluma ayna tutmak yerine, "özdeşleşme" var. O hayran olunan kimliklerin yaşadığı kenti kirletmesi, hukuğuyla oynaması, korku salması cazip geliyor insanlara...
Yani gerçekleri duymak, görmek yerine, şiddete yönelmek reyting yapıyor yüreklerde...
İşte dizide buna vurgu var, yani "kendinize gelin, yaşadığınız kentin geleneğine saygı duyun" iması...
Sanırım tüm gerçek bu.

Ye, eğlen, parası Somali'ye gitsin!

Somali açlık çekiyor, perişan... Bu güzel Afrika ülkesinde işler, sağlıklı gitmiyor ne zamandır... İnsanlar yıllardır aç, susuz, çaresiz...
Dünya insanı bu yaşanan drama, elbette kayıtsız değil ama bizler daha bir sahiplendik sanki Somali insanını...
İstedik ki, bizim karnımız tokken, onlar aç uyumasın, bebeler ağlamasın.
***
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu konuda elinden gelenin fazlasını yaptı; hükümet nezninde, muhalefet nezninde oradaydık, akan gözyaşlarını dindirmeye çalıştık..
Tabii, beni sevindiren bireysel çabalar da var Somali'ye yönelik...
İşte bunlardan biri de İzmir'de, eğlence dünyasından yansıyor. Alsancak'ın seçkin eğlence mekanlarından Alsancak Meyhane'nin kadın patronları Elmas Cuffee ve kızı Pelin Cuffee, işletmenin bir gecelik hasılatını Somali için ayırma kararı almış...
Öncelikle bu kararı, bu duyarlılığı alkışlıyorum.
***
Buna göre, 8 Eylül Perşembe akşamı gerçekleşecek olan Somali'ye Yardım Gecesi'nin tüm hasılatı olduğu gibi Somali için ayrılacak. Elmas Cuffee, eğlenceseverleri, fiks mönü 50 lira olarak belirlenen gecede 4 katta toplam 330 kişiyi ağırlayabilecekleri geceye katılmaya davet ediyor ve şöyle diyor:
"Biz, Alsancak Meyhane'nin bu gecesini olduğu gibi Somali'ye adadık ama insanların bu gece Somali için gelmesini, yiyip için eğlenmesini istiyoruz. Katılım ne kadar çok olursa Afrika'ya gönderebileceğimiz paranın oranı da yüksek olur. İnsanların hiçbir kaybı olmayacağı gibi, yediğinin içtiğinin parasının da Somali'ye gitmesine katkı verecekler."
***
Bu güzel düşünce, yüreklere ışık olacaktır eminim. Ancak bu tür destekler sadece Somali'ye yönelik de kalmamalı...
Biz o kadar zengin ülke değiliz ve aramızda yardıma muhtaç binlerce insan var. Bu iyilik ışığı bir gün onlara da değmeli...



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.