• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Gecenin öteki yüzü FİLİZ ÖZKOL

Gecenin öteki yüzü

filizozkol@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 18 Temmuz 2021, 18:54

Yazar Firuzan'ın kitabının senaryolaşmış hikayesinin film uyarlaması 1987'de oldukça ses getirmişti.
Başrollerinde Zuhal Olcay, Haluk Bilginer ve Müşfik Kenter'in olduğu üç bölümlük dizide, zengin ailesinin karşı çıkmasına rağmen evlendiği çok sevdiği eşinin ölümünden sonra bunalıma giren ve küçük kızı ile İstanbul'un arka sokaklarında yaşama tutunmaya çalışan hüzünlü bir kadının hikayesi anlatılıyor. Türk ailesinin sosyolojik yapısı birçok evrim geçirdiği halde bilinçaltı kodlamalarını hiçbir şekilde çözümleyememiş ve aile bütünlüğü her şeyden daha önemli bir kavram olarak günümüze kadar sıcaklığını ve soğukluğunu muhafaza etmiştir.

AİLE KAVRAMI ÖNEMLİ
Psikolojik ve duygusal özellikleriyle beraber, cinsiyet, üretkenlik, ekonomi ve eğitim gibi temel faktörlerin aileyi evrensel bir kurum haline getirdiği bir gerçektir.
Her şeyden önce aileler beden ve ruh sağlığı yerinde olan nesiller yetiştirmek zorundadır. Bu da ancak kendilerini çocuklarına vakfeden annenin ve babanın desteği ile mümkün olabilir. Çocuğun ilk sosyalleşme yeri, toplumla arasındaki ilk köprü ailedir. Eğer aile çocuğunu kendi toplumuna mal edemiyorsa toplum içindeki görevini tam yapamadığı söylenebilir.
Çünkü ailenin sahip olduğu milli kültürünü, temel değerlerini genç nesillere aktarması gerekmektedir.
Aile içinde yaşanan dramların altında hep bireylerin yanlış uygulanmasının sonuçları yatar. Öncelikle dürüstlük ilkesini yeterince uygulayamıyoruz. Beyaz veya pembe renk olarak yakıştırdığımız ne kadar yalan varsa, altında kocaman bir aldatma dayatması vardır.
Peki ilişkilerimizin içine yayılmış, yalan takıntımızın ana nedeni nedir?
Yalanın var olabilmesi için doğrunun var olması gereklidir. Kişi doğruyu bilmezse yalan söyleyemez. Bilmeden bir şeyi uydurmak, bazen hafifletici sebep olabilir, fakat işin aslını biliyor ve tam tersini söylüyorsanız bu büyük bir tehlike unsurudur.
Hepimizin içinde ikinci bir ben vardır.
Dışa yansıttıklarımızla kendi içimizde sakladıklarımız. Gizem çoğu kez insanı çok daha cazip kılar. Kendimizin bile çözemediği sorunlarımızın altında yatan gizliliklerimizle yüzleşmek kolay değildir.
Duygularımız aslında düşüncelerimizin birer uzantısıdır. Duygularımız bizim en büyük enerji, motivasyon, aracımızdır.
Duygularımızı fark edip onlarla barışık olmamız lazım. Bazılarımız duygularımıza kulak vermeyiz. Çünkü duygular acı vericidir. Her zaman duygularımızı yönetemeyiz. Kendiliklerinden ortaya çıkabilir, mantıklı düşünmeyi etkiler. Mesela çok iyi arkadaşınızın affedilmeyecek hatası olmuştur. Ama siz duygularınıza yenik düşüp onunla arkadaşlığınıza devam edebilirsiniz. Duyguları görmezden gelebilir, inkar edebilir bastırabiliriz ama, onları yok edemeyiz...

DUYGU HAMALLIĞI GEREKSİZ
İlişkilerimizi yönetmeyi bilmiyoruz.
Duygu ve mantık karmaşası yaşadığımız sürecek hep sis perdesi altında kalacaktır.
Önümüzü göremediğimiz içinde hep sorunlar olacaktır. Cesaret hayatın birinci koşuludur. Kendimizle yüzleşmeyi bilmeliyiz.
Korkularımızı yenmeli ve mantık ve duygu bileşkesini iyi kullanmalıyız. Bunu beceremediğimiz için hayatın yokuşlarında çok çabuk nefesimiz kesiliyor.
Vazgeçmeyi bilmek gerekiyor. Duygu hamallığı yüzünden ne kendimizden ne de karşımızdaki kişiden vazgeçebiliyoruz.
Sonuç olarak hayatımızın her duygusunu tanırsak, hata yapma riskimiz asgariye düşer. Bu dünyada mutluluğu bulmak zorundayız. İyi haftalar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.