Piyasalara bu yılda da rahat yüzü görünmüyor. Başkan Trump'ın radikal mesajlarına artık alıştı piyasalar.
ABD'nin Kuzey Kore veya İran'a "sataşmalarına" da alıştı. Ya da Çin ve Avrupa'nın amiral gemileri olan Almanya ve Fransa gibi ekonomide hızlı yol alan ülkeleri dış ticaret kozu ile durdurma gayretleri de piyasalarca hayretle karşılanmıyor, risk faktörü olarak görülmüyor.
Brexit süreci de rayına oturmuştu. Major merkez bankaları güvercinleşmiş bir tonda faiz indirimleri yaparken genişleyici politikalar da devreye girmişti.
Geriye ne kalıyor ki kurların, borsaların, emtiaların ve tahvillerin olumsuz etkilenmesine neden olacak? Evet, piyasaların tadını kaçıracak şimdilik bir şey görünmüyordu.
Ta ki bir çorbadan ortaya çıktığı iddia edilen bir virüse kadar...
Koronavirüsü Çin'de başladı ama hızla yayılıyor. Kuşkusuz en olumsuz etki Çin piyasaları üzerinde oldu. Çin hisse senedi vadeli işlem sözleşmeleri yüzde 5 civarında geriledi. Yuan dolar karşısında değer kaybetti ki yıl içinde birinci faz anlaşması sonrasında değer kazanmıştı dolar karşısında.
HANGİ SEKTÖRLER ETKİLENECEK?
Seyahat ve turizm gibi hizmet sektörü büyük oranda etkilenecek. Bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerin piyasa değerleri kuşkusuz gerileyecek. Aynı zamanda bu sektörlerle doğrudan ilintili olan petrol fiyatları da talep açığı nedeniyle gerileyecek. Nitekim 60 doların üzerinde olan brent petrol fiyatları yazımı kaleme aldığım sırada 57 dolarlar civarında idi.
Şu gerçeğin altını çizelim; Korona virüsü faktörünün piyasa aktörlerince piyasa denkleminde tutulma süresi fazla uzamayacak.
Yani olumsuz etkinin kısa vade ile sınırlı kalacağını söyleyebiliriz. Bu vesile ile bir kez daha ortaya çıkmış bir gerçeğin altını daha kalın bir çizgiyle çizelim; Riskin dağıtılması kesin gerekiyor, en az yüzde 50 oranında riski düşük diyebileceğimiz güvenli varlıkların portföylerde yer alması hayati önem taşıyor.
ALTIN VE TAHVİL DE KRİTİK ROLDE
Güvenli varlıkların başında altın geliyor. Geçen yılın en iyi getiren üçüncü varlığı oldu altın, petrol ve S&P 500'den sonra. 2001 yılından bu yana altın yatırımları yıllık bazda ortalama yüzde 15 civarında büyüyor.
Orta Asya ülkelerinin orta gelir grubundaki artışında bu yükselişteki payı oldukça fazla. Sonrasında 2008 küresel krizinden ders çıkaranların her koşulda altın limanına sığınma güdülerini terk etmemeleri de altın yatırımlarının yıllık bu seviyelere ulaşmasında etkili olduğu söylenebilir. Bireysel ve kurumsal yatırımcıların yanı sıra merkez bankaları da bu tarihten itibaren net satıcı pozisyonundan net alıcı pozisyonu ile altın talebinin canlı olmasına katkı vermişler.
Altının yanı sıra gelişmiş ve gelişmekte olan ülke hazine tahvilleri de riskin dağıtılması amacında kritik rol üstlenecek. Hemen hemen tüm ülke merkez bankaları faizleri aşağı çektikçe tahvil faiz oranları da beraberinde düşüyor. Tahvil faiz oranlarının düşmesi portföyünde tahvil olanları sevindiriyor. Faizler düştükçe tahvillerin piyasa değeri yükseldiğinden hisse senetleri gibi riskli varlıkların neden olduğu zararı kolaylıkla kompanse edebiliyor.
Dolar TL kurunda 5.94 seviyesi eşik değer olmaya devam ediyor.
Eğer bu seviyesi aşar ise 5,98 ve 6,00 noktalarına kadar tırmanma olasılığı yükseliyor.
Aksi takdirde en alt destek düzeyi 5,88 görünüyor.