Ekonomik ve siyasi gelişmeler sonrası artan risk faktörü, doğal olarak altın fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. Son bir yıldır ciddi bir momentum kazanan altının, bu gidişle yukarı yönlü hareketini sürdürme olasılığı da yüksek görünüyor. Baksanıza küresel ekonomi bir türlü belirsizliklerden kurtulamıyor. Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşları gibi bir olumsuz faktörün çözümlenmesinin hemen akabinde farklı bir olumsuz faktör ekleniyor; korona virüsü gibi... Geçen sene altının onsu dolar bazında yüzde 18.4 değer kazanmış. Kur faktörünün de etkisiyle Türkiye'de gram TL fiyatı neredeyse ikiye katlayarak yüzde 33.1 artmış. Demek ki mevduattan ancak 3 yılın sonunda elde edilecek getiriyi altın bir yılda yapabilmiş. Altının geleceği ile ilgili kimle görüşürsem fiyatının ne olabileceği sorusunun hemen sonrasında ikinci soru nasıl ve nereden alabilirim oluyor. Kuşkuların olması doğal... Çünkü sahte olabilir, saflığı ile ilgili sorun olabilir. Aynı zamanda alım ve satım fiyat farklılığı ve saklanması gibi sorunlar da akılları kurcalıyor.
HANGİ ALTINI ALMALI?
Benim düşünmeden verdiğim yanıt doğrudan altın almak yerine altına dayalı yatırım araçlarını tercih etmeleri yönünde oluyor. Eğer fiziken altına sahip olmak isteyen birisi ise o zaman hurda altın almalarını öneriyorum. Tabi hurda derken kuyumcuya bozdurulmak üzere götürülmüş ve kuyumcunun da alıp hemen avucunda ezdiği bileziği kastetmiyorum. Kullanılmış ikinci el altınları bu isimle tanımlıyoruz. Zaten mevcut altınınızı nakde çevirmek istediğinizde kuyumcunun fiyatlamada baz alacağı değer de bu oluyor. Dolayısıyla alım ve satım arasında fazla bir fark olmuyor. Sanırım benim gibi düşünenler artmaya başladı. Geçen senenin başında 40 milyar TL civarında olan altın mevduat hesapları hacmi tam bir yılın sonunda 80,2 milyar TL'ye çıkmış. Yani yüzde yüz artmış. Bireysel tercihlerin yanı sıra yatırım fonları ve bireysel emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcılarda artan talep karşısında bu tür fonlarında riskleri dağıtmak amacıyla altın mevduatlarına daha fazla yer vermeye başladılar.
SİGORTA KAPSAMINDA
Altın mevduat hesapları mevcut altınlarla açılabildiği gibi cebimizdeki parayla da açılabiliyor. Kuyumcuya gidip fiziki altın almak yerine altın bankacılığı yapan bir bankanın ilgili şubesine giderek ya da bankanın anlaşmalı kuyumcusuna giderek paramın denk geleceği o günün fiyatından kaç gram altına denk geliyorsa o hacimde hesap açılıyor. Fiziki altın gibi değer kazanmasına ek olarak taahhüt edilen faiz oranı kadar bir getiri de söz konusu oluyor. Normal mevduat hesapları gibi altın mevduat hesapları da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamında bulunuyor. Tek dezavantajı gelir üzerinden alınan yüzde 15 gelir vergisi stopajına tabi olması. Altın Mevduat hesabı gibi altına dayalı tahvil ve altına dayalı kira sertifikaları da hem atıl altınların mali sisteme çekişmesine yardımcı oluyor hem de fiziki altın yerine dolaylı olarak altına yatırımı sağlayabiliyor. Tahvillerin getirisi dönemsel, örneğin 6 ayda bir, faiz getirisi olurken kira sertifikalarının ki elde edilen kira yada benzer gelirlerden pay almak şeklinde sonuçlanıyor. Hazine Bakanlığı'nın en son ihracında faiz oranı yüzde 0.75 düzeyinde idi. Toplamda 7 ton civarında ihraç gerçekleştirdi. Bireysel emeklilik sisteminde bulunanlara da katkı paylarının belli oranda kısmını altın fonlarına yöneltmelerini naçizane öneririm.