Merkez Bankası yılın ilk "Enflasyon Raporunu" dün kamuoyu ile paylaştı. Uyguladığı para politikası rejimi gereği şeffaflık ilkesi çerçevesinde üç ayda bir yılda 4 kez bu raporu, 6 ayda bir de "Finansal İstikrar Raporunu" yayımlıyor. Bu kanalla kendi beklentilerini paylaştığı gibi piyasa beklentilerini de yönlendirmeye çalışıyor. Birinci Enflasyon Raporunda dikkat çeken noktaları değerlendirelim.
Yılsonu enflasyon beklentisini değiştirmemiş ve yüzde 8,2 seviyesinde tutmuş. 2020 yılı sonunda yüzde 70 olasılıkla tüketici fiyat endeksi yüzde 6,2 ile yüzde 10,2 aralığında gerçekleşecek. Orta noktası ise yüzde 8,2. Dolayısıyla Merkez Bankası politika faiz oranını belirlerken bu olasılığı dikkate alacak.
Zaten "doğrudan enflasyon hedeflemesi rejiminin" temel dayanağı mevcut enflasyon oranına göre değil, beklenen enflasyon oranına göre belirlenmesi.
Bu rejimi uygulayan merkez bankaları öncelikle enflasyonu etkileyen faktörlerin gelecekte izleyeceği patikayı tahmin ederek enflasyon beklentilerini inşa ederler ve ileriye yönelik bu beklentileri çerçevesinde faiz oranını belirlerler.
HALEN İNDİRİM MARJI VAR
Tam bu noktadan devam edersek, yüzde 11,25 politika faiz oranı ile enflasyon beklentisi yüzde 8,2 oranı arasındaki farkın, Merkez Bankası'nın önündeki faiz indirim marjını yansıttığı sonucuna varabiliriz.
Farklı bir cümle ile de aynı tespiti farklı bir şekilde de yapmış oluruz; Merkez Bankası halen reel faiz veriyor. Bu cümleye Başkan Uysal vurgu yaparak, konuyu dile getirdi basın toplantısında.
Enflasyon tahminlerinde yaptığı varsayımların başında petrol öngörüsü geliyor.
Geçen raporda petrolün 2020 yılını 57,7 dolar seviyesinden kapatacağını belirtmişti Merkez Bankası. Ancak bu raporda tahminini yukarı doğru revize ederek 60 dolara çıkardı. İkinci varsayımı ise gıda enflasyonunun geçen yıla göre düşüşün bu yılda da düşecek olması. Özellikle taze sebze ve meyve gibi işlenmemiş gıda fiyatlarının hava koşulları sayesinde 2019 yılında aşağı gelmesi Merkez Bankası'nı sanırım bu yılda da gıda fiyatları açısından cesaretlendirdi.
Kurdan fiyatlara geçişkenliğin bu yılda da düşeceği beklentisi diğer bir varsayımı.
Kurların yükselmesi ki bu da ithalatın pahalılaşması anlamına geliyor, hem doğrudan ithal mallarının hem de dolaylı olarak ithal edilmeyen diğer malların fiyatların artmasına neden oluyordu. Ancak büyüme hızının sıfır seviyelerine kadar inmesi ve bu bağlamda ithalatın belirgin bir şekilde gerilemiş olması 2019 yılında kurlardan fiyatlara geçişkenlik faktörünün enflasyon üzerindeki olumsuz etkisini azaltmıştı. Bu yıl büyüme hızının ivmelenecek olmasına rağmen etkinin yine sınırlı olacağı varsayımı yapıyor Merkez Bankası.
BAZI RİSKLERE DİKKAT EDİLMELİ
Son iki varsayımın ilerleyen aylarda biraz daha netleşebileceği bu aşamada gri alan olarak değerlendirilmesi gerektiği gerçeğini de atlamayalım. Merkez Bankası 2020 yılı enflasyon tahminleriyle ilgili risk faktörlerini de şöyle sıralıyor: Küresel ve jeopolitik gelişmelerden kaynaklanacak ülke risk priminin yükselme olasılığı, orta vadeli enflasyon beklentilerinin iyileşme göstermekle birlikte enflasyon hedefinin üzerinde seyretmesi, para ve maliye politikalarının eşanlılığının bozulması, kredi piyasasına yönelik riskler, küresel ticaret ve büyüme görünümündeki belirsizlikler, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının seyrine dair belirsizlik, ham petrol ve ithalat fiyatlarındaki oynaklıklar.
Umarız Merkez Bankası beklentilerinde yanılmaz.