Korona virüs pandemisi öncesinde de aslında ihracat, daha doğrusu dış talep hayati önem taşımaya başlamıştı. Bu yıl için küresel büyümenin belirgin bir şekilde gerileyeceği bekleniyordu.
Örneğin IMF 2020 yılında küresel büyümenin ancak yüzde 3'ler civarında kalacağını öngörüyordu. Küresel ekonominin lokomotifleri ABD ve Çin 2019 büyüme performansları ile öncü sinyaller gelmişti. Bir de bu gerçeğe hiç hesapta olmayan pandemi eklendi.
Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre küresel dış ticaret hacmi geçen sene itibarıyla 38 trilyon dolar civarına geldi. Oysa 2018 yılında 40 trilyon sınırında idi. Bunun 18,9 trilyon dolarlık kısmı ihracatın payına düşüyor. Çok az üstüde ithalatın...
Kuşkusuz pandemi döneminde gerçekleşecek küresel dış ticaret kaybı 2008 krizindeki kaybı aşacak gibi görünüyor.
Dünya Ticaret Örgütü'nün oldukça karamsar diyebileceğimiz tahminleri bu yıl dış ticaret resmini ortaya koyuyor. Kuzey Amerika bu yılki ithalatını en iyi olasılıkla yüzde 14,5 aşağı çekebilir. Kötü senaryoya göre bu oran yüzde 33.8'e kadar çıkıyor. Türkiye'nin en büyük dış ticaret partneri olan Avrupa ülkeleri de dış ticaret hacimlerini daraltmayı planlıyorlar. İyi ve kötü senaryoya göre Avrupa sırasıyla yüzde 10.3 ve yüzde 28.9 oranında daha az ithalat yapabilir 2020 tamamında. Güney Amerika ve Uzakdoğu Asya ülkeleri de benzer eğilim içindeler.
ÜLKE ÇEŞİTLENDİRMESİ GEREKLİ
Artık genel kabul gören bir gerçek var. Ekonominin yeni normalleri... Belli oranda tüketim kalıpları ister istemez değişecek. Bu değişim temelleri aslında Sanayi 4.0 ile daha önceden atılmıştı.
Dijitalleşme, yapay zeka, akıllı üretim ve dikey tarım gibi gelişmeler, teknolojinin hayatımızın her alanına girmesi bizlerin tüketimlerini hatta zevk ve tercihlerimizi değiştirdiği gibi bununla senkronize olarak ekonomide sektörlerin ağırlıkları da değişmişti.
Uzatmayayım...
Evet, bundan böyle mümkün olduğunca gelişmeler paralelinde ihracatı gündemin ilk sıralarına koymak durumundayız.
Bu çerçevede ihracat yapılan ülkelerin çeşitlendirmesi hayati önem taşıyor. Yani Avrupa coğrafyası ile idare etmek pek mümkün görünmüyor. Risk dağıtımı açısından da ülke çeşitlendirmesi bir zorunluluk...
Çünkü pandeminin ne kadar süreceği, bu süreçte hangi ülkeye ne kadar ekonomik fatura çıkacağı belli değil.
İşte bu yüzden olası pazar kayıplarına karşın mümkün olduğunca ülke listesini zenginleştirmek faydalı olacaktır.
BÜYÜMEYE KATKI YAPMALI
İhracatı tüm ülkeler için olmazsa olmaz koşul haline getiren diğer bir faktör ise turizm sektörünün tüm ülkelerin ekonomilerinde devre dışı kalması. Ülkelerin küresel turizmden aldıkları payın büyük kısmına denk gelen bir döviz kaybı söz konusu olacak bu yıl. Buradaki döviz kaybının telafisi ancak ihracat ile telafi edilebilir. Yabancı sermaye bu aşamada katkı yapabilir diyebilirsiniz. Ama şimdilik gerek doğrudan yabancı sermayenin gerekse sıcak paranın iştahının olmadığını görüyoruz. Bir diğer unsur da büyümelerin daha doğrusu küçülmelerin olabildiğince baskılanmasında kritik rol oynayacak dış talep. Bir yerde net ihracat yani ithalattan arındırılmış ihracat oranı.
Yukarıda özetlediğim tespitleri bir cümle ile özetlersem...
Yabancı sermaye ve turizm tarafından sınırlı gelecek döviz kazanımının artırılması, olası küçülmenin biraz baskılanabilmesi için ihracat çok önemli olacak küresel ekonomi için.