Federal Açık Piyasa Komitesi, yılın yedinci olağan toplantısını yaptı. 15 Aralık'taki son toplantısıyla da yılı kapatmış olacak. İletişimi tamamen şeffaflık ilkesi çerçevesinde çok iyi sağladığı için toplantıdan herhangi bir sürpriz çıkmadı. Eskilerde kalan kuramların geçerliliğini yitirdiğini kanıtlarcasına, şeffaf olmayı yine tercih etti. Eski kuram derken merkez bankalarının bilinçli belirsizlik yaratmalarını kastediyorum. Küreselleşmenin etkin olduğu piyasaların baş döndüren hıza ulaştıkları ve sermaye akımlarının iyice akışkanlaştığı bir süreçte merkez bankalarından beklenen davranış sürpriz yapmak değil sadece ve sadece şeffaf bir şekilde güçlü iletişim sağlamasıdır.
VARLIK ALIMI DÜŞECEK
Komiteden beklenen aksiyonlar varlık alım miktarının azaltılması ve "federal fonlama oranının" aynı seviyede tutulması idi. Ancak merakla beklenen ise enflasyonun mevcut durumu ve seyrine yönelik yaklaşımları idi. Sırayla bu konudaki kararları değerlendirelim. FED pandemi nedeniyle geçen sene itibarıyla varlık alım programı uyulamaya başlamıştı. Program çerçevesinde her ay 80 milyar dolar hazine tahvili, 40 milyar dolar da ipoteğe dayalı menkul kıymet alıp toplamda 120 milyar dolar likidite enjekte ediyordu.
Geçen sene Mart ayından bu yana alımlar sonucunda bilanço büyüklüğünü 4 trilyon dolardan 8,4 trilyon dolara kadar çıkardı. Yani piyasalara verdiği dolar miktarını yüzde 100 artırmış oldu. Neredeyse bir Japonya bir Almanya ekonomisi büyüklüğü kadar dolar basmış oldu. Doğal olarak likiditenin bir kısmı gelişmekte olan ülkelere bir kısmı altın, emtia, hisse senetleri ve kripto paralara gitti. FED varlık alımlarını Kasım itibarıyla 15 milyar dolar aşağı çekme kararı verdi. Bu ay 120 yerine 105 milyar, bir sonraki ay 90 milyar dolar şeklinde düşürerek 8 ay sonra sıfırlamış olacak. Tabii dolar havuzuna eklemeler azaldıkça doların değer kazanma olasılığı yükselecek, yabancı sermayenin yönü gelişmiş ülkelere doğru kayacak. Bunu öngören gelişmekte olan ülke merkez bankaları birkaç aydır hazırlık yapıyorlar, ulusal paralarının önünde kalkan oluşturmaya çalışıyorlar.
Gelişmekte olan ülkelere Orta Avrupa ülkeleri de katılmaya başladı. Çekya'dan sonra Polonya'da politika faizini yüzde 0,75'den yüzde 1,50 çıkardı. Aslında sadece gelişmekte olan ülkeler değil gelişmiş ülkelerde para politikalarına sıkılaştırma yönünde ayar yapmaya çalışıyorlar. Malum enflasyon küresel ekonominin üzerine kâbus gibi çökmüş durumda. Piyasaların beklediği diğer karar olan faizin sabit tutulması konusuna geçmeden merakla beklenen enflasyon yaklaşımını konu açılmışken araya sıkıştıralım. Enflasyonun yükselişi için kullandığı geçici ibaresi yine kalmış. Sadece şu cümle eklenmiş; "büyük ölçüde geçici olması beklenen faktörlerden kaynaklı enflasyon yükselişi". Birde nedenler içine pandemiden kaynaklı arz ve talep dengesizliği ve yeniden açılma dahil edilmiş. Powell'ın açıklamalarını da dikkate aldığımızda ABD'deki enflasyonun daha önceki düşüncelerinin aksine pekte yabana atılmayacağı noktasına geldiklerini görüyoruz. Son olarak yüzde 0-0,25 aralığında olan federal fonlama oranı ile ilgili mesajlara bakalım. Komite bir önceki toplantıda projeksiyon yapmış ve üyelerin yarısı 2022 yılında faizin değişmemesi diğer yarısı da artırılması yönünde görüş bildirmişlerdi. Bu toplantıda ise varlık alım programının sonlanmasına kadar faiz artırımı düşünülmediği vurgusu yaptılar. Büyük olasılıkla gelecek yılın ortalarına kadar bu seviyelerde kalır sonrasında 25 veya 50 baz puan artış ile yıl sonlandırılır. FED sağ olsun bu toplantıda da piyasa dostu yaklaşımını göstermiş. Darısı Aralık toplantısına...