Perşembe günü Para Politikası Kurulu'nun olağan toplantısı var.
Ne yazık ki piyasa aktörlerinin bir kısmı faiz indirimi bir kısmı da faizlerin sabit tutulmasını bekliyor diyemiyoruz. Çünkü ikinci olasılık gelen sinyallere göre çok zayıf durumda...
Bu yüzden ancak şunu dile getirebiliriz; Piyasalarda bir olumsuz beklenti yani faiz indirimi öngörüsü var bir de umut ettikleri karar var. Yani politika faiz oranının yüzde 18'de sabit tutulması ve Ekim'in pas geçilmesi... Sadece bir ay önce gelmiş 100 baz puanlık bir faiz indirimi sonrasında belki faiz artırımı da olabilir olasılığı doğal olarak piyasaların gündemine giremiyor.
POZİTİFE DÖNMÜŞ
Faiz indiriminden sonra geçen bir aylık sürede ne olmuş, Merkez Bankası amacına ne kadar ulaşabilmiş sorusunu verilerle ortaya koymadan önce defalarca değindik ama bir kez daha şu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizelim.
Faizlerin makul seviyelerde olması ekonomileri rahatlatan faktördür. Firmalar düşük finansman maliyeti ile yatırım yaparlar, tüketiciler ucuz kredilere erişim ile rahat tüketim yaparlar ve iç talep canlanır, kamu kesimi kamu açığı finansmanını daha ucuza gerçekleştirir, banka ve banka dışı bilançoların kalitesi artar ve buna bağlı olarak riskleri minimize ederler. Bunda tüm piyasa profesyonelleri, akademisyenler ve medya mensupları hem fikirler. Ancak ayrışma şu noktada beliriyor.
Faiz indirimi için ekonomik koşullar uygun mu? Uygunsa evet faizler aşağı çekilsin. Ama uygun değilse acele etmeyelim rasyonel bir zamanlama yapalım.
İşte konu bu kadar basit...
Yoksa faiz sempatizanları ve faiz karşıtları gibi bir kutuplaşma söz konusu değil.
Şimdi geçen bir aylık sürede neler olduğuna bakabiliriz.
Politika faiz oranının indirilmesi sonrası diğer faiz oranlarının da inmesini bekleyebiliriz.
Zaten Merkez Bankası'nın amacı da budur. Evet, mevduat faizleri biraz geriledi. Çünkü bankalar likiditeyi politika faiz oranı seviyesinden temin ederken neden daha yüksek maliyetle tasarruf sahiplerinden mevduat yoluyla alsınlar ki. Bunun bir faydası oldu mu?
Hayır, olmadığı gibi dolarizasyonu körükledi. Peki, kredi faiz oranları düştü mü? Hayır, özel bankalar bu tepkiyi vermemişler. Bunu da doğal karşılamak lazım... Bankalar kredi plasmanında geri dönüş riskini dikkate alarak faiz oranı belirliyorlar.
Tahvil faizlerinde nasıl bir gelişme olmuş derseniz... Tam ters tepki vermiş tahvil piyasası.
Faiz indiriminden önce yüzde 17,35 seviyesinde olan 10 yıllık devlet tahvili faiz oranı yüzde 19,96'ya yükselmiş. 5 yıllıklar ise yüzde 17,91'den yüzde 19,73 çıkmış. 2 yıllıklardan da benzer tepki gelmiş ve bu süreçte yüzde 17,81'den yüzde 18,2'ye çıkmış. Bu 3 faiz oranından türettiğimiz eğriye "verim eğrisi" diyoruz ve bize enflasyon ve faiz beklentilerine yönelik sinyal veriyor. Eğer eğri vadelerine göre negatif eğimli ise enflasyon ve faizler düşecek beklentisi fiyatlanıyor anlamına geliyor. Dikkat ederseniz geçen ay ki faiz indiriminden sonra eğrinin eğimi negatiften pozitife dönmüş.
Yani enflasyon yükselecek beklentisi hakim olmuş.
BİRAZ SABIR GEREK
Tahvil faizlerinin yükselmesi öncelikle kamu açığı finansmanının artmasına neden oluyor. Faizler yükseldiğinde mevcut tahvillerin değeri gerilediğinden aynı zamanda bu tahvillere hâlihazırda sahip olan şirketlerin bilançolarının varlık tarafı da değer kaybediyor.
Geçen yazımda değindiğim gibi "rekabetçi kur" ile ihracatı ivmelendirme savı da pek geçerli olmuyor. Dış ticaret haddinden bunu da anlayabiliyoruz.
Faiz indirip kurların yükseldiği dönemlere baktığımızda oranın pek yükselmediğini görüyoruz. 100'ün altında seyrediyor ki bu da bize pahalıya ithalat, ucuza ihracat yaptığımızı ifade ediyor.
Koşulların uygun olmadığı dönemlerde yapılan faiz indirimleri kalıcı olmuyor. Hatta tam tersi etki ile bir süre sonra daha da yükselmesi gerekiyor.
Bu filmi son yıllarda birkaç kez izledik. Evet, faizler inmeli ve inecek koşullar da sağlanacaktır.
Ama şimdi değil.
Sadece biraz sabır...